Simdi ülkemizde bir köşe kapmaca oyunu oynanıyor. Kovalamaca desek de pek yanlış bir tabir kullanmış olmayacağım. Kim kimi kovalıyor? Neden?
Ev sahibi kiracısını… Benzinlikler araçları… Üreticiler tüketicileri… Aslında literatürde fırsat enflasyonu tabiri ile adlandırılacak bir durum.
Yıllardır kiracısı olduğu daireden aniden çıkarılmak istenen kiracı, olup bitenlere anlam veremeden ev sahibinin vicdan mahkemesinden çıkacak sonuca bağlamış kaderini… Ev sahipleri; kiracısını çıkartıp yeni kiracılar ile fahiş kazanç hayaliyle yanarken, tek celsede insanlığını kaybettiğini algılayamıyor bile… Deprem 11 ili vurdu, vurdu ama asıl darbe doğasal değil yapısal faktörlerden geldi. Yapısal derken? İşte yapısal derken fırsat enflasyonu tabirini iyi algılayıp cevap vermek yerinde olacaktır. Şehirler arası yollarda; gece LPG’ye zam geleceğini öğrenen bir çok benzin işletmesine tesadüftür ki o gece dubalar ile benzinlik girişini kapatmışlardı. Depremin hemen akabinde göç veren ve göç alan şehirlerde artan kira fiyatları peki? Aslında aynı sorunun aynı iki cevabı… Fırsat enflasyonu…
Korona olur maskeye zam gelir, deprem olur kiraya zam gelir yaşam standardımızın atomunda var bireysellik. Ev sahibi kendi cebine girecek paraya odaklanıp, karşı tarafın mağduriyetinin farkında olmadan atar adımlarını. Özellikle mülteci sorunu ile yüzleşmek zorunda kalan şehirlerde de kira mağduriyeti hat safhada. Çatı katları, bodrumlar, barakalar, yıkık-dökük evler her taraf konut hasretiyle yananlar ile dolup taşar. Can değil malın zevali en büyük endişe kaynağıdır oralarda.
Aslında bazen yaşanılan sıkıntılarda birbirine sarılmak, çözüme ve refaha giden en güzel yoldur. Maalesef ülkemizde yaşanılan sıkıntıların akabinde madalyon çok çabuk yön değiştirebiliyor. Uğruna ağladıklarımızı, yeniden ağlatarak level atlatıyoruz ağır yaralı insanlığımıza.
Ülkemizde virajı bol bir yoldan geçtiğimizi her halde bilmeyen yoktur. O keskin virajları kazasız geçebilmemiz için bireysel değil toplumsal hareket etmek en sağlıklı eylem olacaktır. Ev sahibi kiracısını, üretici tüketicisini, patron işçisini atarsa, gidilen yolun uçurumla dolacağı kaçınılmaz olacaktır. Unutmayalım beden ile can gibidir bu tabir; insanlık biter ise insan da biter…