Albert Einstein’ın, “Her şey enerjidir.” sözünden hareketle her şeye frekans gözüyle bakalım mı? Her varlığın belli bir frekansı mevcuttur; yiyeceklerin, insanların, hayvanların, renklerin hatta mekanların. Bir şeyler yediğimizde iyi-kötü hissetmemiz, bazı hayvanların titreşiminin bize iyi gelmesi, bazı mekanlarda hoş ya da nahoş hissetmemizin sebebi onların yaydığı titreşimlerdir. İnsan olarak ölçülen frekans değerimiz 62-72 Mhz iken hastalıklarda 50 Mhz, kanser vs. ciddi hastalıklarda ise 40 Mhz civarlarına düşerken ölüm frekası 25 Mhz dir. Azalıp artabilen bu frekans değeri bizi tamamiyle etkiliyorsa eğer bilincinde olup artırmak da elimizdedir. Görüşmeye bile isteye ve severek devam ettiğimiz insanlarla yakın frekansta olduğumuz için devam ettiğimizi söylesem ya da iyi bir insan olsa bile çok da severek görüşmediğimiz insanların frekans değerinin bizimkinden farklı olduğu için öyle hissettirdiğini söylesem.
Ben pek ısınamadım, çok sevemedim, enerjisi bana iyi gelmiyor, onun yanında uykum geliyor, konuşması yoruyor vs. dediğinizde bilin ki o kişi ile frekans değeriniz çok farklı ve ilişki dengeniz kurulamamış oluyor. Frekans değeriniz hayatınızı ve de ilişkilerinizi yönetiyor. Örneğin, sevdiğin ve frekans olarak yakın olduğun birine yemek yapıyorsun, o yemeğin tadı haz etmediğin birine yaptığın yemekten çok daha farklı oluyor.
Bazı mekânları severiz ve orada hep bir çay-kahve içmek isteriz, sebebiyse o ortamın enerjisidir. Bazen de restoranda cam kenarına oturmayı seçeriz, bizi suya, denize en yakın masayı seçmeye iten gücün suyun yüksek frekansı olduğunu bilmeden. Su, yüksek frekansa sahip olup izleme ve temas halinde enerjiyi dengeler. Duştan sonra değişen ruh halimiz, suyla temas sonrası enerji değişimidir. Özellikle öğretmenlerin çok söylediği “Bi elini yüzünü yıka” sözünün alalalede bir söz olmadığını anlarız, bileklere yüze değen suyun enerji değişimini tetiklediğini bildikten sonra. Böylece abdestin amacının da o enerji dengesinde olmamızı sağlamak gibi de bir görevi olduğunu fark ederiz.
Hayvanların titreşimleri de başka başkadır. Evde beslediğimiz kedinin yaydığı titreşimin gerginliği nasıl aldığının farkında olmadan kedimize sarılır okşarız, bilmeyiz çoğu zaman bize iyi gelenin onun frekansı olduğunu ve rahatlatıp dengeye getirdiğini.
Hastayken de huysuz, enerjisiz oluruz, negatif düşüncelere meyilli oluruz ama frekans 50 Mhz de olunca kim neşe saçar ki? Öyle düşük bir frekans da iken kızmayacağımız her şeye kızar, gereksiz tartışmalar içinde buluruz kendimizi.
Bitkiler, orman ve yeşilin frekansı çok yüksektir. Piknikler bu yüzden mutlu eder çoğu insanı. Evinde çiçek besleyenlerin ortamı daha pozitif gelir her zaman. Tabi yapay çiçekten değil, canlı çiçeklerden alırız o titreşimi. Bazı bitkileri, çiğ sebzeleri sevenler hep canlı hep sağlıklıdır, ağır yağlı kızartmalar yiyenlerden. Vücuda giren yiyecekleri frekansına göre sınıflayıp vücudumuza negatif etki edenleri seçmezsek tartışmalar bile azalır, şehir, ülke hatta dünya güzelleşir. Konserve yiyecekler 0 Mhz frekansa sahipmiş, bunu bilip hala tercih eder misin mesela?
İnsanlarda aynı şekilde bazıları öyle bir enerji yayar ki sen onun yanından ayrılmak istemezsin, bazısı da var öyle bir enerjisiz, öyle düşük frekanstadır ki yanında esnemeden duramazsan, senin de enerjin düşer, ruh halin olumsuz etkilenir, hemen oradan uzaklaşmak istersin.
Zaten insanları da bilinçsiz bir şekilde, yaydığı titreşime göre seçip hayatına alırsın. Sana yakın frekansta olanlar arkadaşım, en yakın dostum dediklerin olur. Aynı frekansta olmadıklarının ise telefonunu duymazsın, görüşmemeye bahaneler ararsın.
Düşük frekansta olan yüksek frekanslı biri ile görüşmeye can atar, çünkü enerjisi yüksek olanın yanına gittiğinde iyileşir, yüksek frekanslı olanın enerjisinden beslenir ama beslenilen taraf negatife döner. Bu yüzden görüştüğümüz insanlar önemlidir. İki aynı frekanstaki insanlar birbirinden ayrılmak istemezler.
Hep aynı titreşimde mi kalırız peki? Tabi ki hayır. Öğrendiklerimiz ve yaşama şeklimiz frekansımızı artırıp azaltırken bir süre sonunda bazı yakın arkadaşlarımız ile uzaklaşırız sebebini anlamadığımız şekilde ki sebebi değişen frekans değerimizdir. Nasıl azalır artar bu frekans değeri? Gün içinde bile dalgalanmalar seyreder. Mesela iki insan hayal edelim. Biri şükür hali ile uyanıp camı açıp oksijen ile güne başlarken öteki gözünü zor açarak niye erken uyandırıldım şikayetleriyle güne başlar. Şükür ile başlayan sağlıklı gıdalarla kahvaltı yapıp enerjisine enerji katarken diğeri yediği yağlı poğaçanın üzerine bir sigara yakar. Şimdi güne farklı başlayan bu iki kişinin günü aynı devam eder mi? Ya da frekans değerlerini ölçebilsek aynı çıkar mı?
Dua, meditasyon, ibadet, müzik , yürüyüş, su yükseltirken frekans değerini; paketli gıdalar, şikayet etme, olaylara sürekli negatif bakış düşürmektedir. Frekans değeri düşük insanlar girdiği ortamda da frekansı düşürür, dengeleri değiştirir.
Bu frekans durumuna en çok da dikkat edilmesi gereken olgu belki de evliliktir. Uzak frekansların evliliğinin devam etmesi de çok zor olur en başta elektrik alamadım sözünü duymuşsanız, aynı frekansta olunmadığını anlamak gerekir yoksa birbirine katlanamayan insanlar ve dengesiz bir ilişki görülür. Bu yüzdendir ki aynı şeyleri yaparken keyif aldığımız ortak hobilerimiz olan insanlarla daha iyi anlaşırız.
Mekanlara da bu gözle bakacak olursak insanları etkilediği gibi insanlardan etkilenir de. Pozitif insanların yaşadığı ortam eşyalar eski bile olsa farklı bir enerji yayarken, frekansı düşük, sürekli karamsar yaşayan insanların ortamı lüks eşyalarla dolu bile olsa o enerjiyi hissettiremez, oradan uzaklaşma hissi uyandırır.
Bir de şömine önü sohbetleri başkadır mesela ya da mum ışığında yenen yemekler… Burada da ateşin yüksek frekansına tanık oluruz.
Her şey enerjiyse, bir de bu gözle bakalım etrafımıza ve de hayatımıza.
Ne mutlu aynı frekansı tutturanlara🥰 kaleminize sağlik tam olarak ifade edemediğim duyguları yazmissiniz👏🏻👏🏻
Teşekkür ederim 🥰 kendinden bir şeyler bulmana sevindim ✨Rukiye🤍🤍