Kendinizi kötü hissettiğiniz anları düşündüğünüzde, gözünüzde canlananların çoğunlukla başkaları tarafından istemediğiniz halde size yapılan veya istediğiniz halde size yapılmayanlardan kaynaklandığını fark edebilirsiniz. İnsan iyi olma halinin peşindedir. Bu arayış, yaşam süreci içerisinde insanın diğerleriyle arasında bir çatışma oluşturur. Yaratılan çatışmaların kendini gösterdiği alanlardan biri romantik ilişkilerdir. Kişinin kendisiyle kurduğu ilişki iyiliği, şefkati ve hoşgörüyü barındırmadığında, bunu karşısındakiyle kurduğu ilişkiye fiziksel şiddet veya psikolojik şiddet yoluyla yansıtır. Partnere yönelik, duygusal veya fiziksel bütünlüğe zarar veren, partneri zorlayan ve kısıtlayan davranışlar flört şiddeti olarak adlandırılır.
Günümüzde romantik ilişki içerisinde maruz kalınan psikolojik şiddet yöntemlerinden biri ise ‘Gaslighting’ kavramıdır. Bu kavram, 1944 yapımı bir film ile ismini almıştır. Filmde Jack ve Bella romantik ilişki içerisindedir. Jack, Bella’nın değerli eşyalarını çalmak için onu akıl sağlığının yerinde olmadığına ve akıl hastanesine yatırılması gerektiğine inandırmayı amaçlar. Jack, amacına ulaşmak için gaz lambasını gün geçtikçe biraz daha kısar. Gaz lambasının her gün daha az ışık yaydığını fark eden Bella, bu durumu Jack ile paylaşır. Bunun karşılığında Jack tarafından böyle bir şey olmadığına dair olumsuz ve sert tepkiler alır. Bella zamanla kendisinden şüphe duymaya ve kendisini sorgulamaya yönelir. Psikolojik manipülasyon, erkek arkadaşı tarafından kurulan senaryo ile Bella’yı etkisi altına almaya başlar. Gaslight yönteminde partnerlerden biri diğerini yanıldığına, kırılgan olduğuna, abartılacak bir durum olmadığına ve psikolojik sağlığının kötüye gittiğine inandırır. Mağdura söz hakkı tanınmaz ve genellikle ‘‘Ben seni düşündüğüm için bunları söylüyorum.’’ benzeri ifadelerle karşı taraf bastırılır. Bu psikolojik manipülasyon yönteminde, karşı tarafın alışkanlıkları, yetenekleri ve kurduğu arkadaşlıklar sıklıkla aşağılanır. Mağdurun ilişki içerisindeyken işittiği sesler kendisinin veya yaptıklarının kötü yanlarıyla ilgilidir. Bu durum anlaşılmadığında ise kişi zamanla kendisinin gerçekten yetersiz, başarısız ve kötü olduğuna inanmaya başlar. İnandığı değersizliğin üstesinden gelemeyen mağdur, partnerinin istek ve onaylarına bağımlı hale gelir.
Sürekli özür dilediğiniz, ‘‘Acaba?’’ diye durup düşündüğünüz anlar artmaya başladığında, önce dinlenmeniz sonra kendinizi dinlemeniz gerekir. Duygularınızı dinlemek, içinde sıkıştığınız tanımları görebilmeniz için size ışık tutar. Kendinizi anlamaya gönüllü olduğunuz ve kendi gerçekliğinizi bir başkasının zihni üzerinden tanımlamayı bıraktığınız anda, maruz kaldığınız durum değişmeye başlar. İçinizde olanlarla kurduğunuz ilişki sağlam zeminde olduğu sürece, anlamlandıramadığınız yaşantıları farkeder ve sizi beslemeyen alanı bırakma gücünüz artar. Günün sonunda ise size ait olmadığı halde üzerinize giydiğiniz cümleleri bırakır, sınırlarınızı bilir ve kendinizi kazanırsınız.