Ömrümüzden giden bir yıl daha, ve merhaba dediğimiz yeni bir yılın başlangıcı…
Geçmişte neler bıraktık, gelecekten neler umuyoruz?
Bir yılı bitirip diğerine başlarken;
Kaç kere kendi muhasebemizi yaptık? Nelerden ders aldık? Nelere şükrettik? Neleri gözden geçirdik, neleri geçirmedik?
İyisiyle kötüsüyle geçen, su gibi akıp giden zaman. Ve o zamanın içine bir şeyler sığdırmaya çalışan biz insanlar. Sâhi biz neredeyiz? Kendimizi nerede hissediyoruz, nerede görüyoruz? Geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmaya devam mı edecek, yoksa hatalardan ders çıkartılıp daha sağlam adımlarla mı yola devam edilecek? Haydi herkes kendisini aynanın karşısına alsın ve notlar almaya başlasın.
Ve kendime döndüğümde;
Bu yıl benim için, tatlı tatlı esen rüzgârların getirdiği sınavlarla dolu bir yıldı. Yaşadığım her yeni olumsuzluk, sanki gücüme güç katan birer doping gibiydiler. Bu zorlu aşamaları nasıl güçlükle geçebildim?
Öncelikle; kalbimi, mantığımı, hislerimi önüme koydum ve düşünmeye başladım. Bir kapıyı kapatanın, bin kapıyı açacağına olan inancım tamdı. Öncelikle O’na tevekkül ettim. Asla olumsuz şeyler düşünmeyeceğime kendime söz verdim, ve olumsuz düşünmenin ne sağlık açısından ne de ruhsal açıdan hiçbir faydası olmadığının bilincinde oldum. “Eyvah ben şimdi ne yapacağım? Neden bunlar başıma geliyor? Ben bu kadar şeye nasıl dayanacağım? Neden bütün olumsuzluklar üst üste geliyor? Neden hep bir şeyler ters gidiyor?” gibi olumsuzluk içeren cümleleri lugatıma dahil etmedim. Ne mi yaptım?
“İçimin verdiği rahatlığa dayanarak; başıma gelen sıkıntıların beni sınayıp güçlendirecek fırsatlar olduğunu hissettim. Kendimi hiçbir zaman tek bir şeye şartlandırmadım. Her zaman a,b,c,d,e… planlarım oldu. Bu olmazsa daha iyisi olur dedim. Neden bunlar benim başıma geliyor demek yerine, şükürler olsun ki değerli olduğumu hissettirip beni sınayan biri var dedim. Hayatımdaki krizlere takılıp kendimi depresif moda sokmak yerine, kendime inandım ve krizlerimi fırsata çevirmeye başladım. Çünkü biliyordum; O’nun izniyle, ben istedikten sonra aşamayacağım hiçbir şey yoktu. Ben bu kadar güçlü ve iradeliyim ki, sınavlarım da o ölçüde güçlü ve değerli, sevinmelisin dedim kendime. Şairin de dediği gibi ’Yaşam, fırtınanın geçmesini beklemek değildir. Yaşam, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir.’ Önce dans etmeyi öğrendim ve sonra yağmurda dans etmeye başladım. O fırtınalar o yağmurlar, dansıma güzellik katan enstantanelere dönüşmeye başladı. Hiçbir sıkıntı bana çelme takamıyor, hiç kimse hevesimi kıramıyordu. Çünkü gücümün kaynağı belliydi. Olumsuz ve gereksiz olan hiçbir şeyi görmedim, hayatıma karışmasına izin vermedim. Hiçbir zaman, kimseden bir beklenti içerisine girmedim. Kendi ayaklarım üzerinde durdum, kendime yaslandım. Ve başarmıştım.”
Her şeyin başı inanmakla başlıyor. Sağlam bir inançla, kendine güven ve yola koyul. Engelleri zihninde aşarsan, engeller ortadan kalkar. Negatif düşünceleri zihninden uzaklaştırırsan pozitifi çekersin. Sağlam vücut sağlam kafada bulunur. Zihninde kazanırsan, bedeninde kazanırsın. Krizleri fırsata çevirmesini bilirsen, bütün sert kayalıkları aşarsın. Bu yazıyı okuyan kişi sana sesleniyorum;
Sen, düşündüğünden çok daha güçlüsün. Kendinin farkına var. Nefes aldığın sürece, değiştiremeyeceğin hiçbir şey yoktur. Bir mucize bekleme, mucizenin kendisi sensin!