Parmak uçlarımın kalemle,
Kalemimin iç sesimle tanışıklığı,
Yazma serüvenimin ilk şiirimle buluşması,
Kendimle konuşma deliliğim,
Hepsi çocukluğuma dayanır.
İlk sancılı aşklarım,
Avaz avaz haykırışlarım,
Ayrılıklarım,
Hayallerim, düşlerim,
Hepsi yirmili yaşlarıma.
Kadınlığıma ilk adımlarım,
Arzularım,
İsteklerim,
Anneliği tattıran duygularım,
Otuzlu yaşlara dayanır.
Sessizliğim,
Suskunluğum,
Farkındalığım,
Ayağıma değen taşlar.
Kırklı yaşlara…
Sırtımdaki hançerleri,
Yüzümdeki hüzünleri,
Dayatılan zorunlulukları,
Kırklı yaşlarıma geldiğimde,
Ben hep aynı yaştayım şiirimle,
Noktaladım…
Yoğruldum,
Eğrildim,
Dönüştüm,
Artık keyifle yaşamayı öğrenmeliyim demeyi…
Ellili yaşlara geldiğimde anladım.
Sanki Azrail kapıma dayanmış.
Kalan ömrümü benden alacak,
Gülüşlerimi de çalacak gibi…
Telaş düştü yüreğime.
Daha neler sığdırabilirim kalan ömrüme diye…
Doğum günüymüş partiymiş pastaymış,
Hepsini zihnimden sildim.
Ve kalan ömrümde,
Sevdiklerime daha sıkı sarılmam gerektiğini,
Kötü hatıraları,
Toz bulutu gibi üflemeyi de öğrendim.
Ve de
Yazmanın ömrümü aslında nasıl güzelleştirdiğini,
Şiirin birleştirici gücüyle,
Dostlarıma yeni dostlar katıldığını,
Ve tüm bunların hepsini,
Toplayıp çıkarıp bölüp çarpıp,
Bir matematik denklemini çözmüş olmanın rahatlığıyla,
İyi ki,
Yazıyorum diyebilmeyi,
Çocukluğumdan kalma,
Çocuk yüreğime borçluyum.
Beni üzen ne varsa,
Şiir ediyorum.
Mutlu eden ne varsa,
Kim varsa yamacımdan eksik etmeden,
Umutlu mutlu şiirlerimin arasına güller serpiştiriyorum.
Korksun Azrail bizden diyerek,
Gülüm,
Canım,
Yarenim,
Yoldaşımla devam ediyorum.