Bizi bu âleme gönderen, bizi yalnız mı bırakır? Gökyüzünde uçan kanatları her saniye çırpınıp açılıp kapanırken bizlere kapılar mı kapanır? Biri kapanır, bini açılır. Biz seninle bu âlemde beraberce yaşamak için, gülümsemeyenleri güldürtmek için gelmedik mi? Birimiz ay, birimiz yıldız iken geceyi aydınlatmadık mı? Senle ben, benle sen şafak vaktinden önce bir gölge, bir çınar ağacı olmadık mı, güneş doğarken insanları gölgemizde gölgelenmeleri için?
Biz dengesini kaybedeni dengede tutmak için koşmadık mı beraberce? Biz güçlü olduğumuzu, bir arada olmaya borçlu olduğumuzu kâinata insana haykırmadık mı? Sen bu hayat ve arzularımın peşinde koşacağım derken, birlikte koşalım ve arzularımızı bir kenarda bırakalım diye yola çıkmadık mı? Bu şevkimizle yeni düşler kurarak düşlerini eksik kuranların düşleri için yorulmadık mı? Bu hayatta bir an var, işte o an da bu andır, bizi amaca ulaştıran an ve al gönlünü gönüllerin dal diyen an, bu an değil mi? Bu an değilse ne zaman? Hayat bizi yargılamaz, sadece iki yoldan birini irademizle seçmemizi ister ve biz de seçer, devam ederiz.
Beklentilerimiz hayal edeceğimizi değil, hayal edenlerin hayallerinin ötesine varması için, hayal ederken kendinizi değil, toplumu içine katın diyen değil miyiz? Öyle ise şimdi ayrılığın vakti geldi ne demek? Artık eylemlerimizde tek başına mı, eylemsiz hale mi getireceğiz? Ah, artık duyarlı halden çıkarak duyarsız mı olacağız? Ben buna dayanamam! Zaman içerisinde gözlem yaparken birimizin görmediğini diğerimiz görürken artık göremez mi olacağız?
Şimdi ben gitmek istesem Rabbim’den başka nereye gidebilirim ki? Sen gibi toparlanmak için her şeyimi toparlayana kadar ben unutmuş olurum, senin gibi aklımda tutmam, bırakırım gitme düşüncesini, nereye giderse gitsin. Sustuk işte ikimiz de, sessizlik sardı etrafımızı, sensizlik, dengesizlikle dolu bir dünya kime mutluluk getirir ki? Gel beraberce bunu bir düşünelim, yeniden ne dersin?