– Herkesi merhamet etmeye davet ediyorum!
– Kime merhamet edeceğiz?
– Canı yananlara?
– Canı yananlar bizden kişiler mi?
Senin kadar canlı. Aynı yalınlıkla dünyaya gelmiş. Canı acıyınca ağlayan, mutlu olunca gülen gözleri var mesela. Aç kalınca güçten düşen, iyi zamanında yere sağlam basan ve arkasında aynı izden bırakan ayakları var. Asıl sen söyle, merhamet etmek için ne kadar sana benzemesi lazım? Ne kadar senden olması? Hani insanlık tek milletti! Hatta hayvanlar, bitkiler bile canlı olmaktan gelen haklar ile bezeliydi. Keyfin olsun diye, hiçbirine ne elinden ne de dilinden zarar veremezdin.
Belki de mazlumlar tek millettir. Hayvanlar, nebatat ya da insanlar diye sınıflandırmadan bir kazana sığdırılmış. Dünyanın büyüsüne kapılmışların, altını harlayıp durduğu bir ateşin üstünde. Her gün ve her yerden, durmadan gelen haberlerden belli değil mi? Bir garip şenlik var yeryüzünde. Mazlumları bu ateşte kavurup kaynatıyorlar ara vermeden. Ve etrafında toplananlar, leş yiyicilerden de ileri, barbarlığın vücut bulmuş halindeler. Kazandakiler acı çekerken onlar eğleniyorlar.
Kendilerince kıyameti çağırıyorlar. Hesap kitapla yıllardır gidilen bir yolları var önlerinde. Doğrudan bizim hayatla bağlantımızın üstünden geçen… Ülkelerden başka bir ülke, milletlerden öte bir topluluk, kendi içlerinde bile sırlar kabuğuna sarılı. Ateşe verdikleri dünyanın bilmem neresinde zarar görmeden yaşayıp gidiyorlar. Güç ve para azgını şizofrenik ruhlarını şeytana hediye etmişler. Kendi elleriyle, bilerek ve isteyerek verdiklerinin yerini, hırsla yoğurdukları dünya hazlarını koymuşlar. Bozuk tartılarının kefesi hep kendilerini ağır basıyor ve dünyanın geri kalanı hafif kalan tarafta savruluyor.
Herkes “Allahım onları kahr et!” diye yalvarıyor. Allah “Cihad edin,” diye emrediyor. İnsanlar “Allahım, onlara yardım et,” diye devam ediyor. Allah “Mazlumlara yardım edin,” diye emrediyor. Bitmeyen bir diyalog, bu hal üzere devam ediyor. Çünkü nefis iki elini uzatıp insanlığın kulaklarını sımsıkı kapatmış. İmanın sesi cılız, kalbin eli bağlı; kendi korkularına esir düşmüş Müslümanları kurtarmaya güçleri yetmiyor.
Oturduğu yerden rahatının bozulmasına tek korkusu çoğunun. Gücü yetmemekten ziyade gücünün elinden alınması ihtimalinden köşe bucak saklanıyor. Geriye bir tek can çekişen vicdanı kalıyor. Onun hatırına dünyayı merhamete çağırmaya devam ediyor. Efendisinin kapısındaki bir köle gibi.
Canı yananların insan olduğuna inandırmaya mı çalışıyorsunuz? Peki, karşınızdakiler kendisini ne kadar insandan sayıyor, biliyor musunuz? İlk atasının şeytana dayandığını inancının en üstüne nakşetmiş bir ırktan bahsediyoruz. Ama siz anlamıyorsunuz. Çünkü bilmiyorsunuz. Kuru bir kibir ve dinler arası çatışma değil yaşananlar. Fakat bizim müfredatlarda yok bu dediğim bilgiler. Hazıra alıştırılan, ezberle birleştirilen kişiliklerini sorularla muhatap kıldığınızda anında duvarların arkasına geçiyorlar. Profesyonel cahil olmak bunu gerektirdiği için…
Bitip gitmeyen bu mücadele aslında sadece Gazze’de yok. Dünyanın her yerinde derece derece bir kıyım var ve usul usul bizlere de yaklaşıyor. Bu sırada ülkemizdeki kıvam arttırıcılar da iş başında. Tek kurşun atmadan teslim olmaya hazır kalabalıklar yoğuruyorlar.
Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Üç beş kuruş vadetseler belki kalkıp yerimizden, biraz da olsa çabalayacağız. Lakin cennet diyorlar, sevap diyorlar, bir de emir var Allah’tan gelen diyorlar. Ertelenmiş hiçbir gelene itimadımız yok gibi, vatandaşı yan masaya yönlendiren memur edasıyla “Başka Müslümanlar ilgilensin,” diyoruz.
Üzgünüm dostlar, birileri elini taşın altına soksa da vebal pılını pırtısını toplayıp gitmiyor başka Müslümanlara. Sana bir emir gelince, nur topu gibi de bir vebal ellerine doğuyor. Kanından canından bir cihada evirmen gerekiyor onu. Bir kor gibi yakıyor ama fark etmiyoruz. Uzun zaman önce sinirlerimiz alınmış. Gözümüzü açmazsak yanan sadece ellerimiz olmayacak, tüm Müslüman mahallesi alevler altında kalacak.
– Sizleri kendinize merhamet etmeye davet ediyorum. Ayağa kalkarak, zalimin karşısında durduğunuz kadar, mazlumun yanında ona omuz vererek; siz gelecek musibetleri bertaraf etmenizi tavsiye ediyorum. İşte bu, kendinize karşı yapabileceğiniz en merhametli davranış olacaktır.