Gidiyor Gidiyoruz

Tülin Erol 72 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Gün değil neredeyse saat geçmiyor ki yeni bir felaket, yeni bir şaşkınlık verici olay olmasın. Cennet ülkemizin güzel ve temiz insanları bugün nerede? Hepsi mi öldü, bu kadar da mı yok oldu her şey? Ne kaldı tutunacağımız yaşama dair!

Bunları düşünmeyen biri var mı? Çok net, yok! Bizi biz yapan kültürel değerlerimizin kaybı bir yana, diğer yandan da git gide çürüyen bir toplumun içindeyiz. Sokaklarda yürümekten, biriyle tartışmaktan, hatta fikrimizi bile beyan etmekten çekiniyor, korkuyoruz. Bastırılmış, sindirilmiş bireyler haline getiriliyor güya düşünce özgürlüğü olan ülkemizde ağzımızı bile açamıyoruz. İnsanlarımız perişan halde ama gören yok, seslerini duyan yok. Bir kesim insan paraya para demezken, çoğu insanın ekmek alacak parası yok.

Gösterişli hayat sürüp (çoğu çalıp çırpan, haksız kazançla zengin olan) bir de bu hayatını göze soka soka paylaşan reziller var. Ahlaklı ve vicdan sahibi insanı ara ki bulasın…

Neden böyle olduk peki? Yaşam şartları, ülkemizin yanlış yönetimi, dünyanın genel olarak kötü gidişatı vs. Saymakla bitmeyen günümüz olayları, değişen düzen ve anlayış şekli. Çocuklar çocuk gibi değil; gençlerimizin çoğu umutsuz ve duyarsız oldu. Gelecekten ışık göremeyen ve bunalıma giren, umudunu yitirmiş, cinnet geçiren, madde bağımlılığı olan bir sürü genç var. Kime sorsan mutsuz. Cebinde parası yok, istediğini yapamıyor. Hayatlar kısıtlı. İmkânsızlıktan eğitimini bırakanlar, yanlış yollara ve hayatlara savrulanlar var. Kim tutacak ellerinden, kim iş ve imkân sağlayacak?

Hırsızlık arttı; cinayetler ve kadına yönelik şiddet aldı başını gidiyor. Korkunç bir yaşamın karanlığında hapsolduk. Yaşayamıyoruz, nefes dahi alamıyoruz artık. Çalışan karnını doyuramıyor ülkemizde. Emekliler perişan. Yokluktan aç yaşıyor insanlar. Çocuklarına eğitim aldıramıyor, karnını bile doyuramıyor çoğu insan.

Peki, bu hale gelmemizin suçlusu ya da suçluları kim? Yaptığımız şeylere bakıp kendimizi sorgulayalım.

Düşünmeyi bırakıp saçma sapan programları izlemek için eline çayını kahvesini alıp ekran başına geçip “Ah, vah, vay be” gibi saçmalıklarla hayatını geçiriyor; uyuyor, uyutuluyor insanlar. En verimli çağında okulunu okumuş ama işsiz insan dolu. Gününü koyun gibi yaşayan, beyinleri uyuşturularak ekranlara bağlanan insanlar… Bunları görmeye ve bu tür programları izleyen insanlar olduğunu bilmeye tahammül edemiyorum. Eline bir kitap alıp (her ne olursa olsun) okumak, bir şeyler öğrenmek varken, kurmaca olaylara, saçmalıklara seyirci bırakılan insanlar.

Bunların yerine kendiniz ve çevreniz için işe yarar, ufkunuzu açacak şeyler yapın. İşte çürüme buradan başlıyor esasında. Çekirdek ailenin içerisinde, çocuklar ebeveynlerinden ne görürlerse onu örnek alır ve uygularlar. Kitap okunmayan, sanatsal herhangi bir faaliyette bulunulmayan bir evde yetişen bir çocuk bunu bilmez ve ancak kendini keşfettiği zaman tanışır bununla. (Tanışabilirse şayet!) Doğru yönlendirme, bilinçli birey yetiştirme, küçük yaşlardan itibaren çocuğa verilmezse, sonradan bu bilince varması epey güç olmakta; ama imkânsız da değil elbette.

Her şeyden önce kendimize karşı bilinçli olmalı ve kişisel alanımızı genişleterek günümüze nasıl daha iyi şartlarda uyum sağlayabiliriz diye düşünmeliyiz. Hiçbir şey yapabilme olanağımız olmasa dahi etrafı doğru bir şekilde gözlemleyerek, açık havada yürüyüş yaparak, ruhsal sağlığımızı ve bedenimizi zinde tutacak bir yaşam şekline bürünmeliyiz. Zihnimizin köreltilmesine izin vermeden, tek düzelikten sıyrılarak düşünmeyi öğrenmeliyiz. Sonra oturduğumuz yerlerden “Dünya kötüye gidiyor, halimize bak!” gibi söylemlerde bulunmak değil marifet. İçinde yaşadığımız şartları düzeltmek, sığ ve tekdüzelikten kurtulmak önce bizlerin elinde. Bilinçli olalım ve güzel günleri; yaşanılası dünyayı elimizden geldiğince güzelleştirip iyiye taşıyalım.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Tülin Erol
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version