– Sizin için hiçbir şey yapamam, bütün odalarımız dolu.
– Ben sizden oda istemedim ki.
– Olsun. Odalarımız dolu.
Adam aynı şeyi tekrar ediyor, farklı bir cümle kurmuyordu. O sıra takım elbiseli diğer beyefendi durumu anlayıp müdahale ediyor:
– Hoş geldiniz, ben yardımcı olayım.
– Ahmet Kutlu bu otelde mi kalıyor?
– Neden soruyorsunuz, polis falan mısınız?
– Hayır, değilim ama bu çok önemli.
– Üzgünüm, yardımcı olamam.
– Bakın, durum gerçekten mühim.
– Ahmetle ne bağınız var?
– Göbek bağı.
– …
– Durun, gitmeyin. Lütfen dinleyin, her şeyi en baştan anlatacağım.
Ahmet yan komşumuz Kevser Teyze’nin oğlu. O doğduğunda ben ortaokula gidiyordum. Okulun bahçesi mahalle camisinin avlusuna bitişikti. Kevser Teyze bir sabah Ahmet’in göbek bağı elinde kapıya dikildi. “Aman evladım, bunu okula giderken caminin avlusuna gömüver ama okula bakan tarafına göm ki bir ayağı camide bir ayağı ilimde olsun.” dedi. İtiraz etmeye fırsat vermeden cebime sokuverdi göbek bağını. Bir an önce kurtulmak istiyordum o şeyden. Okula geç kalmamak için dönüşte halletmeye karar verdim. Uygun zamanı bulur bulmaz gömecektim. Ama aksilik olacak ya, bir türlü yalnız kalamadım. Yanımda arkadaşlarım varken olmazdı, durumu bir de onlara izah etmekle uğraşamazdım, üstelik alay etme fırsatını bulmuşken kaçırmazlardı. Bu iş kimse görmeden sessizce olmalıydı. Ertesi gün bir şekilde yalnız kalmayı başarmış, okulun arka duvarından cami avlusuna atlamıştım ki, cemaat bahçede cenaze namazı için saf tutmuştu. Mevtaya saygısızlık olmasın dedim, karıştım aralarına. Millet dağılınca ben de işimi görür giderdim. Sonra nasıl oldu anlamadım, ben de cemaatle birlikte mezarlıktaydım. Neyse üç İhlas, bir Fatiha okuyup döndüm eve. Öyle böyle derken göbek bağı tam bir hafta kaldı cebimde. Bir hafta sonra, yani her şeyin başladığı o gün eve dönerken bir şey almak için elimi cebime attım, tekrar çıkardığımda göbek bağı avucumun içindeydi. Bütün gözleri üzerimde hissettim, kimse konuşmadan ben başladım söze. “Bu da ne böyle kim koymuş bunu cebime?” deyip karşıdaki boş arsaya var gücümle fırlattım. Nereden bilebilirdim böyle olacağını?
Ahmet dört yaşlarındayken arsada inşaat çalışmaları başladı. Oraya ne yapılacağını herkesten çok merak ediyordum. İşçiler gece kulübü olduğunu söyleyince beni bir korku sardı. Allah’ım ben ne yaptım, Sen affet. Annesinin okusun âlim olsun, iki cihanda da saadet bulsun diye elime tutuşturduğu göbek bağının şimdi bir gece kulübünün altında olduğunu bilse. Uykularım kaçmaya başlamıştı. Ve gözüm hep Ahmet’in üzerindeydi. Hatamı telafi edecektim. Ama korkuyordum, babam bir olay anlatmıştı arkadaşı hacca giderken birisi ona çocuğunun göbek bağını vermiş kutsal topraklara gömmesi için. Adam unutmuş. Dönünce hemen kargoya vermiş ama bir karışıklık olmuş, kargo Rusya’ya gitmiş. O çocuk daha sonra bir Rusla evlenip Amerika’ya yerleşmiş. Babam vicdan azabından düğüne bile gidemediğini söylerdi. Ben aynı şeyin olmasına izin vermeyecektim. Okuldan çıkar çıkmaz Ahmet’in yanında alıyordum soluğu. Çocuk henüz beş yaşındaydı ama su şişesini kafasına öyle bir dikiyordu ki tövbeler olsun aklıma türlü türlü şeyler geliyor, elim ayağım titriyordu. Her seferinde uyarıyordum, “Oğlum bardakla iç şunu. Efendi efendi üç yudumda iç. Dikme öyle kafana.” En ufak tıngırtıda dans etmesine tahammül edemiyordum, erkek adam öyle oynamaz deyip yapıştırıyordum bazen. Cumaları namaza götürmeye başladım.
Bir gün camiden dönerken arkadaşlarıyla iddiaya girdiklerinden bahsedince, tamam dedim gidiyor bu çocuk. “Allah’ım! Ahmet’in suçu yok, beni al” diye bağırmışım sokak ortasında. Bir gün yine inşaatın oradan geçerken demez mi bana, “Abi bak ne güzel yapmışlar merdivenleri. Yakından bakalım mı?” “Sus dedim çocuk sus, kendini öldürtme bana!” Neden bu kadar öfkelendiğimi bilmediği için şaşırdı tabii. “İnşaatlar tehlikelidir” deyip kapattım mevzuyu, ama artık iyice kaçmıştı huzurum, her şeyden anlam çıkarmaya başlamıştım. Bu böyle olmayacaktı, en iyisi inşaatı ateşe verip toptan kurtulmaktı. Başka çare kalmamıştı, demek ki benim göbek bağımın gömülü olduğu yere de bir hapishane yapmışlar…
Çok sürükleyici betinleri okurken hiç sıkılmıyor heycanla sonunu bekliyorsun
🙏
👏👏👏Çok güzel olmuş 😊
Gönlümüzü bağladınız hocam, kaleminize sağlık.
Sonunu hiç böyle beklemiyordum çok değişik olmuş. Ama çok etkilendim. Kızımın göbek bağı da hala evde o yüzden mi acaba evden dışarı çıkmak istemiyor.🙂
🌼
🌼