Geçen gün sahilde gezinirken, kafamı gökyüzüne kaldırdım. Çok güzel bir denk geliş oldu; göçe başlamış bir leylek sürüsü. “E, vaktidir,” dedim, “gidecekler; sonbaharın habercisi. İsteseler de kalamazlar, kalsalar da yaşamakta zorlanırlar, mecburlar,” diye içimden geçirdim. Sonra, “Yaşasın! Leyleği havada gördüm,” dedim. Halk arasında hani var ya, o zaman çok gezeceksin düşüncesine inanılır. Sevindim. Aniden bir hüzün çöktü içime. “Bak, gördün mü? Onlar da gidiyorlar, göç ediyorlar,” dedim kendi kendime. Dağlarda mor sümbüller, yeşilin envai tonu, çiçeklerin üzerinde raks eden arılar, yaprakların meltemde bitmek bilmeyen senfonisi, her gün yenilenen gül goncaları, dallardaki tomurcukların meyveye duruşu, kelebeklerin üç günlük ömürleri olsa da uçarken büyülediği renk cümbüşü… Ne yani, şimdi bunlar da mı gidiyor? Bir sonraki bahara, yaza ömür vefa eder de görürsek, ne güzel.
“Göç” kelimesi içime oturdu. Mevsim kışa dönecek. Biten yaz mevsimine mi üzüleyim, geçip giden kuşları mı özleyeyim, yoksa leyleklerin hatırlattığı koca bir “GÖÇ” kelimesine mi yanayım, bilemedim. İçimizden göçüp giden ne çok şey var; canhıraş koşsak da artık yakalayamayacağımız, istesek de hissedemeyeceğimiz, ardından bakakaldığımız ne çok göç olmuş. Göç etmek ölüm gibi değil; nefes alıyorsun, görüyorsun, hissediyorsun. Bile isteye bazen zorunlu kaldığın, kimi zaman mutlulukla yaşadığın, mecbur bırakıldığın… Yani yaşıyorsun ama!
Çok kıymetli üstat Cahit Zarifoğlu ne güzel özetlemiş durumu:
“Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz.”
Peki, duygularda GÖÇ? Ahh!
Hangi duygu aktı kalbinize, aklınıza, ruhunuza ya da hangi duygu göç etti içinizden? O duygularınız işte, tıpkı mevsimi gelince giden kırlangıçlar, leylekler gibi arkasından bakakaldığımız… Onlar göç ederken bizim sadece seyrettiğimiz… Sevgiyi, güveni, aşkı, ilgiyi, hoşgörüyü, nezaketi, dostluğu, kardeşliği, samimiyeti, inancı göç ederken gördüm. Bazısını içimize gelirken, bazısını da giderken… Bu göçün ne için olduğu, neden olduğu önemli değil. İçimize dönelim, gücümüz yetiyorsa uzanıp tutalım gitmesini istemediğimiz duyguları; yaşamaya mecbursak varalım her durumda dua kapısına. Eğer bu göç gelirken arkasından yazı da getirecekse ne ala… Duygular da, bahara ve yaza açılmış göç kapısı… Meğer ne büyük bir coğrafyaymış minicik kalplerimiz. Ne büyük coğrafyadır bir sürü göç alıp uğurlar, hiç durmadan. Bazı duygular sanki hiç gitmeyecekmiş gibi daim olmak için yuva bile kurarlar. Durum böyle değildir; göçle gelen göçle gider de yuvası sabittir, yeniden dönünce yerleşmek için. İçimizdeki her duygunun yeri baki. Olumsuz duyguların yuvasının içi hep boş kalsın; hoşluk veren duyguların yuvası, var olduğu gibi, hep dolu, kadim, daim olsun.
Günümüz göçüp giden birçok duyguya gebeyken kayıtsız seyirci kalmak bize göre mi?
Bırakın, göç eden sadece leylekler olsun. Biz coğrafyamızda baki muhabbetle kalalım; duygularımız olumluya ve iyiye göç etsin.
Çok güzel anlatmışsın kardeşim isan okurken dalıp gidiyor.
Beğenen yüreğin dert görmesin ablam. 🥰💙🙏🌺
Canım dostum göçeli 5 yıl oldu, daha dün kutladık yarimle. Ve fark ettik ki, hareket ettiğin sürece göç etmeye mahkumsun. Önemli olan tıpkı da senin en derinden, en bilge haliyle dile getirmiş olduğun kalpteki göç işte o olmasın yeter!
Canım benim güzel duygulara hep göç edelim. Unutulmuyor işte göçen duygular. Ne güzel mutlu hatıralara… 🥰💙🌺😘