Bütünlüğümüzü nasıl bozuyor, nasıl başkasına teslim ediyoruz ? Hangi özellikleri yok sayıp hangi özellikleri öne çıkardığımız da iyi olacağımızı zannediyoruz? Sen o çok parlattığın öne çıkardığın harika özelliklerinle ve hiç yokmuş gibi yaptığın, üzerini kapattığın gölge yönlerin ile bir bütünken bu yadsıma neden? Gölge yönlerin çok mu kötü? Peki gölge yönlerini ortaya çıkardığında seni daha güçlü yapacağını söylesem… Benim gölge yönüm falan yok mu dersin? Yoksa acaba hangi özellikler gölge yönüm oluyor mu dersin? Bunu anlamak için yapman gereken tek şey duygularına bakmak. Başkalarında gördüğün tüm olumlu özellikler, sende var olan pozitif yönleri ortaya çıkarırken başkalarında görüp eleştirdiğin ve beğenmediğin tüm yönler ise senin gölge yönünü temsil etmektedir. Gölge yönlerini; kabul edilmeme, sevilmeme korkusu gibi türlü türlü sebeplerle yok saymayı, bastırmayı tercih ettin sadece. Yok saydın ama var olan bir şeyi yok edemezsin; üzerini kapatıp şeklini değiştirsen de derinlerde bir yerlerde seni yönetmeye devam ediyor.
Öncelikle nasıl bu hale geldin ona bakalım mı?
Sen sayfalar dolusu bir kitap gibi rengarenk, pırıl pırıl ve dopdolu başlıyorsun hayata. Kitabında her türden sayfalar, siyahtan beyaza her türden renkler mevcut. Diğerleri de fark ediyor kitabının güzelliğini, eşsizliğini ama bazı sayfalarını bazı renklerini beğenmiyorlar. Sen ne yapıyorsun, bu kitap bütün haliyle benim demeyip herkesin tek bir yorumu için kitabının üzerini karalıyor, o sayfaları yırtmaya başlıyorsun ve hayatının belli noktasına geldiğinde elinde sadece beğenilmiş, onaylanmış bir kaç parlak sayfa kalıyor, koca bir kitap olduğunu unutuveriyorsun. Haliyle koca bir hayatı o birkaç sayfaya da sığdıramıyorsun. Düşün sofrada türlü lezzetler varken sen tek çeşit ile beslenmeye mahkum oluyorsun. Kendini bir kaç sayfadan ibaret zannederken o üstünü çizdiğin satırlar, o sayfayı kopardığında kalan izler varlığını bulutların arkasındaki güneş gibi sürdüyor. Sonra alakasız bir yerde ayarsız bir şekilde ortaya çıkıveriyor. Gün sonunda ağzından şu cümleler dökülüyor; nasıl yaptım anlamadım, neden böyle söyledim bilmiyorum, ben böyle biri değilim.
Ve bil bakalım hangi konuda yapıyorsun bu davranışları? O üzerini çizip yok saydığın varlığını gizlediğin gölge yönlerin konusunda tabi ki. Sen de olmayanı başkasında göremezsin çünkü. Oysa sen bir kaç sayfadan ibaret olmadığını anlayıp olumlu ve olumsuz yanlarını fark ettiğinde anlıyorsun ki bu olumsuz özelliklerini frenleyebilir ya da gerektiği yerde kullanabilirsin. Etrafına bak kimse bencil değilmiş gibi davranır, çoğu insan bu özelliğini yok sayar ama bencil biriyle karşılaştığında onu eleştirmeden de alıkoyamaz kendini. Bilse ki içindeki o bastırdığı bencilliktir ona eleştirme gücünü veren. Hayatta olumsuz duygulara da ihtiyacımız var kendimizi korumak için. Örneğin; öfke, yerinde kullanıldığında seni korur, kendini ifade etme, tepkini gösterebilme olanağı sunar. Yıllar önce tembel damgası vurulmuş biri tekrar o damgayı sahiplenmemek için hep çalışmış ve bu olumsuz özellik ona armağanını çalışkanlık olarak sunmuştur. Her yönümüz iyi ve mükemmelmiş gibi davranmayı bırakıp kendimizi tüm özelliklerimizle bütün olarak kabul ettiğimizde, gölge yönümüzü de gerektiği yerde kullanma ve dozajını ayarlama fırsatı doğar. Kabul ettiğinde diğer insanlardaki bu özellikten rahatsız olmamaya da başlarsın.
Genelde işler dayanılmaz bir noktaya geldiğinde, büyük bir acı hissettiğinde o gölge yönleri artık kabul edip harekete geçmek zorunda kalırsın. Ya da zorunda kalmadan şimdi bir bak etrafına ve şunu görmeye çalış. İnsanlarda gördüğüm olumlu her şey benim gelişmiş yönlerimi ifade ederken eleştirdiğim yönler ise benim geliştirilmesi gereken, kabul etmem gereken gölge yönlerimi oluşturuyor. Birine ikiyüzlü, kıskanç, bencil derken bu özelliklerin zamanında yırttığın o sayfalardan kaldığını bilmelisin. Eee ne yapacaksın. Bu olumsuz veçheni bulup ortaya çıkaracaksın ve seni hangi tehlikelerden koruduğunu tespit edip armağanı ile gelecek gölge yönünü kabul edeceksin. Gölge yönümüz, o unuttuğumuz veçhelerimiz karanlık ıssız diye girmediğimiz ama bir gün illa ki girmek zorunda kalacağımız o mağaradadır.
Sen gölge yönünü ortaya çıkardığında ve nerede, ne zaman kullanma miktarını ayarlamayı seçtiğinde dünyanı değiştireceksin. Yalnız biraz emek lazım biraz da cesaret ve istek. Korku; cesaretli olmaya, bencillik; diğerlerini de düşünmeye, öfke; sevgiye dönüşmeye hazır bir şekilde armağanı ile kapında beklemekte. Yapman gereken varlığını bile unutmayı seçtiğin o kapıyı açmak. Sen bir bütünsün.
İçindeki değersizlik duygusunu insanları değersizleştirmek için değil, toplumda kendini değersiz hissedene el uzatacak şekilde kullanırsan gölge yönünü keşfetmiş ve kabullenmiş olursun. Şunu unutma senin eleştirdiğin her özellik senin kabul etmediğin gölge yönün. Gir o karanlık mağaraya ve yüzleş kendinle. Bu yüzleşme gerçekleşmez ise sen hep eksik kalacak, hep olmadık zamanlarda olmadık tepkilerine anlam arayacaksın. Bir düşünsene burada mükemmellik yok. Sen bütün olarak kabul ediliyorsun ve sana verilmiş her özelliği her duyguyu kullanma imkanına sahipsin. Sana düşen kullanmayı seçtiğin yeri belirlemek ve kullanım dozajını ayarlamak. Bir başkasında gördüğün tüm güzel özellikler de senin içinde mevcut. Başkasında gördüğün büyüklüğe hayransan, görmekte olduğun kendi büyüklüğündür. D. Chopra “Her arzunun içinde onu gerçekleştirecek bilgi ve yöntem vardır.” der. Bir de toplumda bu durumu ifade eden “İnsan, insanın aynasıdır.” sözü mevcuttur. İnsan diğerinde kendini görmekte, kendiyle uyum içinde olabilen başka herkesle de uyum içinde olabilmektedir. Nefret ettiğin biri ile uyum içinde olman demek senin onda gördüğün nefret etme sebebini (bastırmış olduğun gölge yönünü) ortaya çıkarıp kabul etmen demektir. Öyleyse şimdi bir de bu gözle bak etrafına ya da aynaya.