Her toplum kendine has kurallarla doğmakta. Bir bakıma da tüm toplumların ortak kuralları bulunmakta diyebiliriz. Kurallar ve kuramlarla bir bütünüz aslında. Bir de kanun hükmünde olmayan ve insanlığın gereği kurallar bulunmakta. Bunlardan biri de görgü kuralları olmaktadır.
Bir toplumda öteden beri var olan ve uyulması gereken insanların bir arada yaşayabilmesini sağlayan saygı, incelik ve düşünceli olmak olarak adlandırabiliriz gördü kurallarını.
Görgü denilince nitel bir kavram ortaya çıkmakta; yani nicel kavramlar gibi ölçemezsiniz onu. Diğer yandan da karşınızdakinin davranışına göre nitelendirirsiniz.
Görgü denilince sadece çatal, bıçak kullanımı akla gelse de (bunları zaten kullanmanız gerekiyor çoktan) bunların dışında birçok incelik gösterilecek mevzu bulunmakta.
Görgü kurallarını; kadınlara öncelik vermek, kapı açmak, ziyaretlerde içecek istediyseniz içmek, ses seviyesine dikkat edilmesi, kaba davranışlarda bulunmamak, her şeyi ilk defa görüyormuş gibi incelememek gibi listelemek ve listeyi uzatmak da mümkün.
Başka bir görgü kuralı da var ki diğer tüm kuralları kapsamakta. Sürekli iltifat bekleme veya ima etme, sürekli sahip olduklarını sıralama ve bunlarla böbürlenme de görgü kurallarına ters düşmekte.
İnsanlar sizde bir değişikliği fark ederlerse incelikleri gereği söylerler zaten; sormanın bir manası yok. İnsanlar neyinizin olup olmadığını sorarlarsa cevap hakkınız doğdu demektir. Nezaketen cevap verilir ama durduk yere sayılıp övülmez zira dünyanın hali de belli olmaz.
Nedir bu insanların en, en, en savaşı ya da diğer insanların gözüne sokmaya çalıştıklarını anlamak güç. İlk icat edilen arabaya mı binildi, ilk kez yerleşik hayata geçildi de ilk defa mı çatı görülüyor veya insanoğlu yaprak kullanmaktan vazgeçti ilk defa, ilk elbise üzerinize mi dikildi? Nedir yani!
Sizdeki ürünün veya özelliğin bir farklılığı olması gerekir sürekli anlatmanız için. Herkesin yapabildiği şeylerin üzerinde durulacak bir özelliği olmuyor genelde.
O yüzdendir ki insanları görmüş geçirmiş, görgüsüz veya daha kötüsü sonradan görmüş diye nitelendiririz. İnsanlar yokluğu da varlığı da görebilir; hayattaki şansına bağlı olarak ama sonradan görüldüyse sıkıntı işte. Onlar ekseriyetle diğer insanları sıfır olarak kabul ederek çevrelerince övgü beklercesine daha çok görgüsüzlük yapabilmekteler.
İnsanlar insanları farklı sebeplerden seviyorlarsa bu görgüsüzlükleri besleyecek nedenleri olur. İnsan insan olduğu için seviliyorsa saygı ve değer görür.
Görgü başka bir şeydir nitekim; herkeste olmaz ama herkesten de beklenir. Sonradan görenlerin uzağında olmak lazım her hâlükârda.
Kendi ruh ve akıl sağlığımızı korumak için…