Bana sorarsanız görmemem, o anı yaşamamam gereken bir gündü, hayata göre bana sormasına gerek kalmadan, önüme çıkarmasıyla ünlüydü. Haliyle kabullenerek razı olmak bana düşüyordu, düşmese bile, olan yine hayatın dediği gibi yani yaratanın sözü oluyordu. Neyse uzatmayayım diyeceğim de, uzatarak değişik fikir sözlere girerek, az aklımı düşüncemi çalıştırmayı da sevdiğimi söyleyeyim. Bu görmemem gerek gün hakkında çok sevdiğim bir yazar dostum var, Naci Çok görme, üç eseri var.
- Görmediğini göremezsin vakti gelmemiştir çok bakma.
- Gördüğünü gördüğünde görmediğini vakti gelince görünce sevinirsin.
- Görmemen gerektiğinde görünce neden böyle şaşkın bakarsın.
Şimdi dördüncü kitabı “gerektiğinde görmemen gerektiğini görürsün” adı altında yazmaya devam ediyor.
Kısacası görmemem o anı yaşamamam gerek diye bir şey yokmuş, görme yaşama anı gelene kadar. Bunu görmemem yaşamamam gerek diye telaffuz etmem, biraz abesle iştigal mi oldu onu da uzun uzun düşünmem gerek. Bu görmemem yaşamamam gerek hayal kırıklığına götürse de hayat hayal kırıklığı dinlemez, sonrasında telafi eder kısmını da o an unutmuştum bazen akıl böyle gizliyor sonradan hatırlatıyor. Tam meydanın karşısındaydı, herkes bize bakıyordu, sanki başka işleri güçleri yokmuş gibi ya da bana öyle geliyordu, gelmesine geliyordu da çok hızlı geliyordu ve “hey dur yavaş git” diyen hiç yoktu! Bazen insanın nutkumu bedenimi kilitleniyordu neydi, aynen böyle oluyordu! Oysa az önce herkes kendinden emin etrafıyla alakalı olmasa da etrafındakilere, ara sıra göz atarak çarpışmadan yürümek için kendindeydiler, kendilerini gerektiğinde sağa sola çekerek olası çarpışmalardan koruyordular… Oysa o anda ben kendimde değilken, onlar kendinde olmalarına rağmen o anda sanki herkes kilitlenmiş sus pus olmuş, hareketsiz sadece bakıyorlardı ya da bakmıyor anlayamamanın anlamsızlığının şokuna girmiş, donmuş kalmışlardı.
İçlerinden bir tanesi, şöyle bir an silkelenerek seslenseydi bu vaka vuku bulmayacak, bende o anda görmek isteyemediğimi bence yaşamamam gerekeni görmeyecektim yaşamayarak geçip yoluma devam edecektim, edecektim de belki bundan sonrasını istediğim şekilde değil de hayatın, başka bir yöntemle yürümemi istediği yönünde yürümemi istediğini, düşünememiştim şimdi anladım.
Konuyu uzattım farkındayım, lakin o zaman hiç farkında değildim, bunu anlatmak istedim. Konuya dönelim dönelim de, yolda yürürken karşıdan hızlıca gelen bir aşığın (sonradan öğrendim) suratıma okkalı bir tokat indirerek ”âşık olma abim sen de benim gibi yanarsın, yangınını söndürecek bir su deniz okyanus bulamazsın” diyerek yere serdikten sonra, şu anda yerde yatarak şaşkınlığını anlatamayan sersemleyerek etrafıma, etrafımdakiler de bana şaşkın bakarken tekrar başa dönemem!