Güç-lü: Etkili, nitelikli, önemli, yetkinliği olan. Hatta istenilen bir sonuca ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmak” anlamında kullanılan bir sözcük.
İnsanın varoluşundan bu yana güç ile alakalı girişimleri süregelmektedir. Ekolojik dengeyi baz aldığımızda doğada güçlü olanın hayatta kaldığını varsayarsak “güç” kavramı canlı varlıklar için oldukça önem arz etmektedir.
Devletlerin güce dair ayakta kalabilmek adına uyguladıkları bazı unsurlar bulunmaktadır. Coğrafi özellik, askeri yeterlilik, kültürel miras, genç nüfus, maddi ve manevi değerler gibi bir çok unsuru ele aldığı bilinmektedir. Ayakta kalmak ve devamlılığı sağlamak uğruna kendi içinde bu bağları güçlendirme gayesiyle birlikte, ileri de kendilerine ayak bağı olabilecek nitelikte gördükleri diğer devletleri eritme hareketleri mevcuttur. Bunların bazen hissettirilmeden, bazen ayan beyan, bazen de baskı ya da savaşla gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Eritme hareketi bir topluluğu sadece ileri teknoloji ile geliştirilen silahlarla yok etmek demek değildir. Bundan evvel o toplumu var eden bağlara, kültürel ve manevi değerlere saldırılar gerçekleştirildiği görülür. Bu durumu fark eden belli başlı kişiler elbette olacaktır ama onların da bilmekten öteye geçemediği görülmektedir. Çözüm odaklı yöntemler geliştirilmeli, düşünürlerin eğitimcilerin hatta ailenin en küçük bireyinin dahi kendi üzerine düşen görevleri itina ile yerine getirmesi elzemdir. Görevden ziyade bunu bir hayat felsefesi haline getirmeli, insan geçmiş ve gelecek yaşamını her alanda bilinçli bir şekilde idame ettirmelidir.
Descartes’e göre; “Felsefesiz yaşamak, var olan bir çift kapalı gözü açmaya hiç tenezzül etmemektir.”
Felsefe nedir? diye sorulduğunda ise en basit şekliyle cevaplandıracak olursak, düşünce ve düşüncenin önünü açmaktır diyebiliriz.
Mesela; her sabah çeşitli dayatma teknikleriyle itinayla hazırlanıp belli başlıklarla “son dakika” sloganları ile süslenip sunulan programları izlemeyerek başlayabiliriz. Bu tarz programları eleştiren hatta uzaklaşan bir kısım genç beyinlerin kaçış noktası olarak görülen online oyunlar da sınırları zorlamakta. Neredeyse bağımlı hale getirilen gençliğin dehası ve zekası çürütülmekte. “Bir taşla iki kuş vurmak” deyimi burada vücut buluyor diyebiliriz. Gözünüze kestirdiğiniz herhangi bir devlete ya da topluluğa zarar vermek hatta yok etmek istiyorsanız bir tv, bir klavye ve bir küçük ekran bir çift kulaklık vb teknolojik aletler yeterli olabiliyor. Bu sayede kurguladığınız oyunlarla hem para kazanıyor hem de içten içe ulaşılması güç hatta kale olan değerleri eritiyor, kendi fikirlerinize bağımlı bir toplum ortaya çıkarıyorsunuz.
Görüldüğü üzere bazı işgaller yalnızca topla tüfekle olmayabiliyor.
Şöyle ki; ortada bir sorunun olduğu belirgin şekilde idrak edilmektedir yalnız buna çözüm bulma konusunda yeterli olanaklar ve karşı hamleler geliştirdiğimiz pek söylenemez. Belki de yukarıda bağımlı olarak addettiğimiz gençlere fırsat verilmeli onların geliştirdiği ve bizim kültürümüze uygun oyunların sürümleriyle karşı bir hamle ile sistemin içinde olduğumuzu göstermeliyiz. Bu TV programları içinde geçerli, alanında uzman kişiler ve program geliştirici eğitim bilimcilerden destek alıp hem onların çalışma alanlarını genişletmek hem de yeni yöntemler denemek farklı iş alanları açmaya öncülük edecektir. En azından denemiş olmak bile, hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir.