Güçlü Olmak ve Güçlü Kalabilmek

Kader Toparslan 188 Görüntüleme 4 Yorum
4 Dak. Okuma

Kadının ve erkeğin hayattaki rolleri bellidir. Taş Devri’nden itibaren erkek, kadına ve çocuklarına bakar, korur, kollar. Kadın ise evin düzenini sağlar, çocukların ve erkeğin evdeki ihtiyaçlarını karşılar. Fakat artık Taş Devri’nde yaşamıyoruz. Kadın da, aynı erkek gibi çalışıp kendi ayakları üstünde durup hayatını idame edebiliyor. Erkekler ise kadının hem evde hem de dışarıda çalışmasına öyle alıştılar ki, kadın neredeyse erkeğin bütün görevlerini üstlendi. Böylelikle kadının erkeğe olan ihtiyaçları da azaldı.

Erkek, yapı itibariyle kadından güçlü yaratıldı. Kadın ise daha narin, daha yumuşak başlı yaratıldı. Günümüz şartlarında kadın, erkek gibi güçlü olabileceğini keşfetti. Erkekler ise tıpkı kadınlar gibi narin ve yumuşak başlı olmaya başladı. Tabii bu durum ilişkilerin temellerinde sıkıntılar yaratıyor. Çünkü kadın ne kadar güçlü olursa olsun, her zaman bir erkeğin kollarında olmak, onun gücünü hissetmek ister. Bu içgüdüsel olarak bizde bulunuyor. Erkeklerde ise yanında bulunan kadını koruma içgüdüsü bulunur. Bunların olması gerekiyor. Olmaması, kadın ve erkeğin rollerinin değişiyor olmasına sebep oluyor. Ve maalesef toplumumuza, inanışımıza, gelenek ve göreneklerimize aykırı olan birçok şey yaşanıyor. Kimlik kargaşası ile sonraki nesillere bunların olmasının normal olduğu aşılanıyor. Tabii ki bu çok ayrı bir konu. Bu konuyu ayrı bir yazıda ele alacağım ilerideki zamanlarda.

Konumuz “GÜÇLÜ OLMAK VE GÜÇLÜ KALABİLMEK”. Günümüz şartlarında bir kadının tek başına ayakta kalmak gibi bir sorumluluğu var. Hem evde hem de dışarıda çalışmak zorunluluğumuz var. Artık hayat, bir kişinin çalışmasıyla geçinemeyecek kadar zorlaştı. Bu sebepten kadın da eve katkıda bulunmak için çalışıyor. Tabii ki kadın için bu durum zor oluyor; tek iyi yönü, tek başına kalacak olması durumunda ayakta kalabiliyor.

Lakin, bu durum çoğu kadın için mecburiyet. Çünkü kadın güçlü olmak zorundadır. Güçlü olmak istemez; sevildiği yerde, sevdiği ve sevildiği adam tarafından korunmak, kollanmak ister. Küçük bir kız çocuğu gibi o adamın kollarında güvende olduğunu bilmek ister.

Hayat yolculuğunda tek başına kalmak çok zor bir seçimdir. Güçlü kadın olmak adına etrafınızı yalnızlaştırmayı bir seçenek olarak bile düşünmemelisiniz. Elbette güçlü olabilmek, bu dünyada olması gerekenlerin en başında geliyor. Fakat güçlü olmak, yalnız kalmak demek değil. Karakterin, kişiliğin güçlü olması durumunda kimseye boyun eğmez; kendi yolunuzda, doğru bildiğiniz kurallarla kimseye zarar vermeden yaşamak mümkündür.

Güçlü kadın, güçlü çocuk, güçlü aile bağları, güçlü toplum, güçlü bir ülke demektir. Bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir. Daha sonra etrafında bulunan bütün kadınlardır. Karakteri, dünyaya bakışı ve duruşu güçlü olan bir kadının yetiştirdiği evlatlar, önce kendilerine, daha sonra sırasıyla ailesine, arkadaşlarına, vatanına, milletine hayrı dokunacak birer vatan evladı olacaklardır.

Güçlü olabilmek kadar güçlü kalabilmek de önemlidir. Her ne olursa olsun, karakterinden ve duruşundan taviz vermediğin sürece güçlü kalabilirsin. Güçlü olabilmek ve güçlü kalabilmek uğruna hayatından, sevdiklerinden, sevdiğin şeylerden vazgeçmek zorunda değilsin. Sınırlarını çizmeyi, net olmayı öğrendikten sonra hem sevdiğin kişilerle birlikte olup hem de sevdiğin her şeyi yapabilirsin. Hayatında özel alanına gereken sınırı çizmek, hem ruhunun hem de vücudunun sağlığı için çok önemli bir ayrıntıdır.

Ruhun rahatsız olursa, aman sonra bu rahatsızlık vücudunda hastalık olarak ortaya çıkacaktır. Örneğin, migren kendini acımasızca eleştirme kaynaklıdır. Bağırsak sorunları, eskiyi, ihtiyaç duymadığın şeyleri bırakmaktan korkmaktır. Bunları çoğaltmak mümkün. İçinize önem vermediğiniz sürece dışınızı güzelleştiremezsiniz. Eskilerin birkaç sözü vardır bu söylemle alakalı. “İçinin güzelliği yüzüne yansımış, kalbinin karası yüzüne çıkmış” gibi. Unutmayın, ne kadar sert olursanız o kadar çabuk kırılırsınız. Hayata, duygulara ve insanlara karşı biraz esnek olmak, daha güçlü kalabilmenin en kolay yoludur.

Her yazımın sonunda söylediğim gibi;

Sizi, kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum. İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin. Hayatınızın en güzel bölümü, çocukluğunuz; en masum yanınız, çocukluğunuz. Onu sakın ihmal etmeyin. En güzele emanetsiniz.

Sevgi ve saygıyla…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yaşam Koçu
4 Yorum
  • Kalemine, yüreğine sağlık canım. Yine çok güzel bir konu, iç sesimize tercüman olan bir yazı dizisi olmuş. Tebrik ediyorum.

  • Tamda günümüzün konusu bu aslında güçlü kadın olmak her ne kadar güzel olsada bazen insan sırtını yaslayacağını seni senden daha çok düşünen bir eşin desteğine ihtiyaç duyar. Yine bu yazında çok güzel olmuş emeğine kalemine sağlık canım benim 😊

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version