Ne güzel bir kelime, ne kadar derin anlamı var. Gönlümüzden ve ruhumuzdan süzülüp gelen duygular, dudaklarımızın küçük bir hareketiyle başlayıp yüzümüze, gözlerimize ve vücudumuza yayılan tatlı, ılıman bir davranış olarak görünür. Gülmenin en kibarı, en etkilisi, en iz bırakanı, en unutulmayanı, en sevimli hali. Bazen doğal ve içten olumlu ve ışık saçar bazen de derinden yaralar. Kendiliğinden olduğu gibi bazen de fotoğrafçının emriyle gülümser insan.
Gülümsemek elbette her şeyi çözmez. Ama bir çok sorunu çözmek için iyi bir iletişim başlatabilir. Aynanın karşısında gülümsemek, yolda yürürken tanımadığımız bir insana gülümseyerek selam vermek, bir hikaye okuyorken, bir şarkı dinlerken, bir film izlerken, bir çiçeğe su verirken, bir kediyi severken, yazı yazarken gülümsemek bütün duygularımızın kapısını açar.
Rahibe Teresa dünyamızda ülke gözetmeksizin inanç ve kökenlerine bakmaksızın tüm yoksul ve muhtaç insanlara yardım etti. Teresa’nın kurduğu hayırseverler örgütünün bir çok ülkede temsilcisi vardı. Hemşirelerde gönüllü çalışıyorlardı. Teresa gülümsemenin değerini şöyle anlatıyordu: ‘‘Barış bir gülümsemeyle başlar’’
Mona Lisa, Rönesans döneminin büyük dehası Leonardo’nun muhteşem tablosudur. Eserin hem döneminde hem de günümüzde en belirgin özelliği benim kadınım dediği Lisa’nın gülümsemesidir. Doğum sonrası mutluluk gülümsemesi olarak değerlendirildiği gibi, biraz bıkkınlık, biraz korku ve birazda sinirliliği anlatmaya çalışmıştır. Leonardo fırça darbelerini üç yılda tamamlamıştı. Dudaklara sabırla renk vererek, meşhur gülümseme ortaya çıkmıştı. Günümüzde Lisa tarzı olarak kabul görmektedir.
Mutlu bir gülümseme kendi duygularımızı harekete geçirdiği gibi karşımızdakine de bulaşır ve etkiler. O sırada hem biz hem de karşımızdaki çok şeyler öğrenir. Ortama iyimserlik yayılır. Üreticiliğimiz artar. Acılardan, kederlerden uzaklaşırız. İnsan olmanın değerini anlarız. Ruhumuzu temizleriz. Üstelik bu arada her şey bedavadır. Gülümsemeyi başaramıyorsan esnaf olma derler. Kapıdan giren müşteriye dudaklarıyla, gözleriyle, bedeniyle, tatlı diliyle yaklaşan başarılı olacaktır
‘‘Bu gün kapat gözlerini ve gülümse. Hiç sebepsizce. Şu böceklere, rengarenk çiçeklere bakıp gülümse’’ diyor Nuray Ülker.
Nurhayat Nalçacı; ‘‘Vefasız dostlara, bitmeyen dertlere, çıkmaz sokaklara ve ağlayan geceye gülümse’’ diyor. Bir öğretmen her gün aynı zamanda sigara ve çay içmek için okuldan uzakta bir kahveye gidiyor aynı zamanlarda kağıt toplayan bir çocuk oradan geçiyor. Bir gün kağıt toplayan çocuk ‘‘Hocam öğrencileriniz sizi çok seviyor’’ deyince öğretmen; ‘‘Sen neye dayanarak bunu söylüyorsun, okula hiç gelmedin ki?’’ olsun diyor kağıt toplayıcı. Çocuklar sizi görünce gülümsüyorlar. ‘‘Ne var bunda?’’ diyor öğretmen. Çocuk, ‘‘Hocam siz gülümsemeyi az bir şey mi sanıyorsunuz?’’
Ferhat Günaydın ise ‘‘Hayata her an gülümse içini bir heves alsın, İnsanlara öyle gülümse ki güneş kıskansın’’ diyor yazdığı kitabında. Gülümsemenin arkasındaki en güzel duygu umuttur aslında. O anda neyi bekliyorsak, neyi görmek istiyorsak, neyi duymak istiyorsak Kemal Burkay ne güzel anlatıyor.
‘‘Hadi gülümse bulutlar gitsin,
İşçiler iyi çalışsın gülümse.
Yoksa ben nasıl yenilenirim,
Belki şehre bir film gelir,
Bir güzel orman olur yazılarda,
İklim değişir Akdeniz olur.
GÜLÜMSE.’’