Pandemi sonrası sıkıntılı sürecin ardından, büyük bir alanda tam 11 ilimizi kapsayan doğal afet deprem felaketi ile sarsıldık ama, halkımızın desteği, devletimizin feraseti ve dünyanın desteği ile hızlıca toparlanma sürecine geçilse de, kaybettiklerimiz ve yaralılarımıza üzüntümüz hep oldu.
Bu ahvalde iken bile devam eden sportif faaliyetlerden affını isteme hakkı olan bölge takımlarının ligden çekilmesi ile bozulan dengeler, başta Beşiktaş JK Başkanı Sayın Ahmet Nur Çebi’nin haklarının yendiğini iddia eden açıklamaları, “Ligi bitirtmeyiz” diyen yönetici… MHK Başkanını tehdit ettiklerini açıkça ifade eden sözde spor insanları…
Belli bir tarihten sonra, lehde veya aleyhde her şeyi kendilerine ait TV kanalında objektif şekilde açıklayıp sunacaklarını söyleyen kulüp yöneticileri…
Sözde altyapı çalışmalarını yerinde takip etmek ve görüş alışverişleri yapmak için kulüpleri ziyaret ederek fotoğraf veren TFF Başkanı ve yöneticileri… Bir türlü standardı olmayan kararlara imza atan hakemler… Fair-play ruhundan uzak demeçler veren yöneticiler… Takımlarında yerli oyuncuya yer vermek zorunda kalmak istemeyen yöneticiler…
Avrupa şampiyonası grubunda liderliğe çıkarken son iki maçını kazanan teknik direktörün görevden alınacağı konusunda ‘algı’ demeçleri atan medya mensupları…
Spor müsabakasında olduğunu unutup seçim sürecinde siyasi sloganlar atarak kulübüne maddi manevi zarar veren seyirci grupları…
Tüm bunlar ve daha fazlası, Türk futbolunun marka değerini düşürmeye yeter de artar bile.
Hesapsız kitapsız ve kötü niyetli yönetimler sonucu batırılan kulüplerin en büyük gelir kaynaklarından biri olan liglerin yayıncı kuruluşu tarafından gelecek paraların ‘kuşa!!’ dönmesi gayet normal. Hatta, devlet eli uzanmasa belki de yayıncı kuruluş dahi olmayacak. Zira, gerek milli seviyede gerekse kulüpler seviyesinde çok berbat durumlardayız. Şampiyonlar ligine ve Konferans liglerine bile iki-üç ön eleme oynayarak katılmak zorunda olmanın yanında karşımıza çıkan takımlarının isimlerini duyduğumuzda üzüntümüz çok daha artıyor maalesef.
Tüm bunların dışında ilk defa Türkiye’de yetişip gelişmeye başlayan bir futbolcumuzun yani Arda GÜLER’in yaptığı büyük transfer herkese bir mesaj niteliğinde.
Dünya futbol devlerinden Barcelona ve Real Madrid kapışmasından mutlu çıkan Madrid ekibi olurken, bazı fanatikler Arda’nın Fenerbahçe’den ayrılması haberi ile karalama kampanyasına başladılar. Hatta Başkan Ali KOÇ da, basın toplantısındaki söylemi ile bir kez daha tribünlere oynamış ve bu değerimizi taraftarın önüne atmıştır. Ama Arda GÜLER -benim deyimim ile ARDALEX- en doğru kararı verip Avrupa’ya gitmeyi seçmekle kalmamış, her futbolcunun rüyalarını süsleyen dünya devine imza atmıştır.
Öyle ki; tanıtım ve imza törenine kulüp temsilcisi veya sportif direktör değil, bizzat Kulüp Başkanı’nın sunumu ve tanıtımı ile onurlandırılmıştır. Çok iyi bir Aile eğitimi ve spor terbiyesi almış evladımız, İngilizce bilmesine rağmen konuşmasını TÜRKÇE yaparak, ülkemiz insanının sevgisini bir kat daha arttırmış, peşinden gelecek genç nesile harika bir ROL MODEL olarak zihinlerimize kazınmıştır.
Türk futbolunu içinde bulunduğu durum, ‘GECE’, Arda GÜLER’in futbolu ve anlayışı, ‘GÜNDÜZ’ gibi…
Şimdi hep birlikte onun ilk maçını ve devamındaki başarılı futbolunu izlemeye hazırlanıyoruz. Şuna eminim ki; onun değeri, gittiği rakamın iki katı idi..!
Futbol dünyası şimdi şuna hazırlanmalı; İspanya’nın yeni Messi’si bir TÜRK!!
Umarım arkası gelir, gelmeli de…