Ne diyorum ben? Yoksa kıyamet mi geliyor? Güneş batıdan doğmak üzere mi?
Dünyamız hiç olmadığı kadar iğrenç bir zamanda şu an. Yirmi birinci yüzyıldayız ve ne insanlık kaldı, ne insaniyet, ne ahlak ve medeniyet. Bomboş bir dünya kötülüğe batmış bir şekilde sahnede. Dünyayı bu kötü duruma sokan ne yazık ki bizleriz. Evet, dünya kötü değil aslında; insanlar kötü. İnsanlar iğrenç. Medeniyet dediğimiz şey dünyayı terk etti. İnsanlık denen mefhum gitti. Ahlak hak götüre.
Neyden bahsediyorum? Senden, bizden, ondan… Kendimizden bahsediyorum. Yani kötülerden. İğrençlerden. Neden peki? Niye kötüyüz?
Bizler kötü Müslümanlarız. Korkak Müslümanlar. Ahlaksız Müslümanlar. Kızmayın sakın bana, bunlar gerçek. Dünyada katliamlar oluyor, insanlar, bebekler, kadınlar vahşice katlediliyor; ne sesimiz çıkıyor, ne gücümüz var. Hiçbir şeyimiz yok. Sesimiz bile yok. Kaptırmışız kendimizi dünyanın boşluğuna. Ne diyordu dinimiz: Dünya ahiretin tarlasıdır. Sürüp gidecektik. HASILAT ÖBÜR TARAFTA…
Peki, Müslümanlar olarak ne ara bu kadar kötü olduk? Allah’ı mı unuttuk? Cennet ve cehennemi mi unuttuk? Dünyayı mı unuttuk? Kardeşliğimizi mi unuttuk? ‘’Müslümanlar bir duvarın taşları gibidir’’ buyuran Peygambere ne diyeceğiz? Hangi yüzle karşısına çıkacağız? Dünyada bu kadar vahşet varken ne diyeceğiz? Ne yaptık ki ne diyeceğiz? Sorular, sorular, sorular… Peki cevaplar…?
Kudüs’te katliam var. Yakın doğumuzda katliam var. Doğu Türkistan’da katliam var. Afrika’yı hiç söylemiyorum. Yüzyıllardır devam eden sömürü sistemi devam ediyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Sesi çıksa da nafile. Müslümanlar olarak sınıfta kaldık. Müslümanlığın izzeti hiç bu kadar ezilmemişti. İslam dini hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Ne zaman kendimize bakacağız?
Kur’an’da yüzlerce ayette aklınızı kullanın diyor Allah ama biz Kur’an’ı duvara astık. Yukarı, hem de en yukarı astık. Kimse elleşmesin diye. Ona saygı gösterdik. Bu ülkede en çok Kur’an okuyan dört duvarlardır. Müslümanlar olarak okumadık. Okusaydık zalime karşı gelineceğini bilirdik. Sessiz kalanın dilsiz şeytan olacağını bilirdik. Müslümanların aktif olması gerektiğini bilirdik. Ahlakın en önde geldiğini bilirdik. Depremde yorgan, battaniyeye zam yapılmaması gerektiğini de bilirdik. Milleti kandırmamayı da bilirdik. Milletin zor zamanında düşene bir tekme daha atılmayacağını bilirdik. Para için her şeyin yapılamayacağını bilirdik. İbadetlerin reklam gibi gösteriş olarak yapılmayacağını da bilirdik. Velhasıl Kur’an okusaydık bilirdik…
Bir fikir kadınının ki Ayçin Kantoğlu hanımefendi, o kadar güzel bir tespiti vardı ki ağzım açık dinlemiştim ve neredeyse ağlayacaktım videoyu izlerken. Hani başlık ne diyor, güneş batıdan mı doğuyor, değil mi?
İşte o hanımefendi öyle bir tespit yapmıştı ki kaynar sular başımdan aşağı boşalıvermişti. Demişti ki:
‘‘İslam, ait olduğu, doğduğu topraklardan havaya yükselmiş durumda ve küreselleşiyor, globalleşiyor. Katledilen insanların, şehitlerin kanından yeni bir Âdem devşiriyor İslam. İnsanlar batıda İslam’a ilgi duyuyorlar, Müslüman oluyorlar. Demek ki İslam mevcut insan bakiyesinden memnun değil. Yani bizden… Kendisine yeni bir insan bakiyesi devşiriyor. Kendisini daha iyi temsil edecek…’’
İslam bizden memnun değil…
Şimdi söyleyin, güneş batıdan mı doğuyor?
Vesselam…