Teotihuacan’daydım;
Girdaplarındaydım ölümsüzler kentinin,
Elimde fenerimle,
Kemiklerinden yapılmış ölümlülerin.
Arıyordu gözlerim, cebimdeki
Saklı hazineler haritasını;
Yerli oklarıyla yıpranmış,
Giderken Güneş Piramidi’ne…
Merdivenlerindeydim piramidin,
Her adımda sonsuzluğa bastığım.
Duyardım çığlıklarını,
Taze bedenlerin,
Tanrılara kurban edilmiş.
Sunak olurdum ben de
Zirvedeki kutsal huzmeye,
Tırmanırken Güneş Piramidi’ne…
Şahikasındaydım piramidin,
Düşlerimin bayrağını diktiğim.
Birleşirdi gözlerim göklerle;
Tıslarken tüylü yılanlar,
İzlerdim Meksika’yı,
Kaktüslerin ağzındaki.
Dikenli bakışlarımla,
Süzülürken Güneş Piramidi’ne…
Dünyanın kadim merkezlerinden biri de Meksika’dır. Toltekler, Mayalar, Aztekler, Zapotekler ve saire gibi birçok esrarlı medeniyetin beşiği olan bu ülke, hala gizemini korumakta ve bünyesinde barındırdığı içrek ve antik enerjiyi, tıpkı tozlar altında kalmış hazineler gibi muhafaza etmektedir. Bilhassa ‘Tanrıların yaşadığı yer’ anlamına gelen Teotihuacan’da bulunan Güneş Piramidi, Meksika’nın antik sırlarının gözlemlenebileceği bir sergi salonu gibidir adeta. Buradan Meksika’yı izlemek, kaktüslerin dikenleri ardında doğmuş ve abat olmuş bir ülkeyi izlemek ve binlerce yılın tozlarını taşıyan kadim rüzgarları doyasıya içine çekmek demektir.
İnanılışa göre Teotihuacan, batık bir kıta olarak addedilen Mu Kıtası’ndan gelmiş topluluklarca oluşturulmuş ve bu kent, çeşitli sebeplerle eski yurtlarını bırakmış inisiyatik bir ekolün temsilcileri tarafından, eski yurtlarına çağrışım yaptıkları birçok sembol ve yapı ile inşa edilmiştir. Yine inanılışa göre, bu kentin inşa sürecinde bir ‘tüylü yılan’ şeklinde görülen ve göklerden gelmiş bazı olağanüstü özelliklere sahip varlıklar insanlara yardım etmiştir. Dolayısıyla Teotihuacan’da bulunan Güneş Piramidi’nin tepesinden Meksika’ya bakılınca her an göklere yükselen tüylü yılanları, Meksika çöllerinde ortaya çıkan seraplar gibi apansız görmek işten bile değildir.
İnsan Güneş Piramidi’ne tırmanırken, zihnini ve kulağını allak bullak eden sesler duyar adeta. Bunlar, Meksika’da yaşamış kadim toplulukların, tanrılara bağlılıklarını sunmak için kurban ettiği genç bedenlerin sesidir belki de. Piramide tırmanırken antik bir rüyada hissettiren atmosfer, duyulan mistik seslerle daha da esrarengiz ve ürpertici olabilir. Nihayetinde insan, bu şehrin tüm geçmişin, bugünün ve geleceğin sentezlendiği bir tanrısal merkez ve insanı içine çeken bir ‘vorteks’ olduğunun farkına varır. Böylece insan, boyut değiştirebilir ve yeni keşiflere çıkabilir.