“Universe 25” Deneyi
(ve Günümüzdeki Artan Nüfusa Olan Ürkütücü Benzerliği!)
(ve Günümüzdeki Artan Nüfusa Olan Ürkütücü Benzerliği!)
Her şey 1947’de, hayvan davranışları üzerine çalışan John Calhoun’un bir fikriyle başladı… Calhoun; fareler üzerine bir çalışma yürüterek İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla artmaya başlayan nüfusun dünya için ne sonuçlar doğurabileceğini görmek istiyordu… Bunun için hayvanlara sınırsız yiyecek ve içecek sağlayarak, onlara dış tehlikelerden tamamen arındırılmış bir ortam hazırladı… Ve olaylar hiç beklemediği şekilde gelişmeye başladı…
John Calhoun, İlk deneyde bir fare kolonisine 28 ay boyunca sınırsız yiyecek sağlıyor ve avcı tehlikesini kaldırıyor. Popülasyonun 5000 nüfusa ulaşacağı düşünülürken, fare sayısı çok ilginç bir şekilde asla 200’ü geçmiyor. Hatta bu koloni içerisinde farelerin grup grup ayrıştığını görüyor. Bu sonuçlardan oldukça etkilenen Calhoun, bir ahırın ikinci katında kendine özel laboratuvarında, yine fareler üzerine çalışmaya devam ediyor. “Evrenler” adını verdiği bu deneylerinde herhangi bir avcı tehlikesi olmuyor, hastalıklar hemen iyileştiriliyor ve tek doğal sınır; yer imkanları olarak belirleniyor.
Hep Aynı Sonuç
Tekrarlanan tüm deneylerde, popülasyondaki birey sayısı hızla arttıktan sonra nüfus bir noktada sabitleniyor. Bu sabitlenme sırasında da farelerde olağandışı davranışlar görülmeye başlıyor ve ardından tüm koloni yok olana kadar bu durum devam ediyor.
Derken 25. deneyde Calhoun, hiç olmadığı kadar kusursuz bir evren inşa ediyor. 2.7 metrekare boyutlarındaki bir alanda, 4 adet ayrı büyük bölge oluşturuyor. Bu bölgelerde içinde devamlı olarak su ve yemek bulunan, barınma ihtiyacını karşılayacak 256 tane apartman bulunuyor. Her biri 15 fareye ev sahipliği yapabilecek kadar geniş olan bu apartmanlara çıkan 16 ayrı tünel bulunuyor ve bu tünellerden buralara ulaşmak bir hayli kolay hale geliyor. Bu ortamda hastalıklara anında müdahale ediliyor, yemek ve su miktarının azalmasına bile izin verilmiyor, yuvalar geniş ve ferah olarak inşa ediliyor ve 4000’e yakın farenin yerleşebileceği kadar büyük yapılıyor, sıcaklık fareler için ideal olan 20 derecede sabitleniyor ve değişmesin diye önlemler alınıyor, farelerin hareket alanı hiçbir şekilde kısıtlanmıyor. Ortam sürekli temiz tutuluyor, veterinerler 24 saat gözlem yapıyor. Tek engel olan alan limitasyonu bile 4000 fareye kadar sıkıntı çıkarmıyor.
İşte böyle bir ortamda Calhoun, 4 dişi ve 4 erkek fareyi deney alanına bırakıyor. İlk 104 gün boyunca fareler ortama alışmaya çalışıyor. Calhoun bu dönemi ”ilk evre” olarak adlandırıyor, bu evrede her fare kendi alanını seçiyor ve yuvalarını düzenliyor. Bu dönem sonrasında tam da beklendiği üzere hızlı bir nüfus artışı başlıyor. ”Patlama evresi” olarak adlandırılan bu dönemde nüfus, yaklaşık olarak 55 günde bir 2 katına çıkıyor ve 10 buçuk ay içerisinde ortamda 620 fare oluyor.
Neden Neden Neden ?
Calhoun, tüm bölgeler birbirinin birebir aynısıyken neden belli alanlardaki yemeklerin daha fazla tüketildiği sorusunun üzerine gidince farelerin yemek yeme davranışını diğerleriyle sosyalleşme etkinliğine çevirdiğini görüyor. Çoğu fare tek başına asla yemek yemiyor, bu nedenle yemek yeme işleri hep belli bölgelere yığılıyor. Bazı apartmanlar kapasitesinin çok üstünde fare barındırırken, diğerleri ise çok boş olabiliyor. Sosyal bakımdan gelişmeyen farelerin sayısı, sosyal farelerin sayısının 3 katına çıkıyor. Ve sürekli olarak kalabalık ortamda takılmaktan, bu farelerin sosyal bağ kurma yeteneklerini kaybettikleri görülüyor.
315. günün ardından ilginç gelişmeler meydana gelmeye başlıyor…
Kalabalıktan ötürü toplum içinde kendilerine bir rol bulamayan bazı erkek fareler git gide amaçsızlaşmaya başlıyorlar ve kendi alanlarını ya da eşlerini korumadan, sadece öylece ana alanlarda dolaşıp beslenmeyi bekliyor; bir yandan da birbirlerine saldırıyorlar. Bu erkek fareler, cinsiyet ve yakınlık farketmeksizin diğer farelere tecavüz etmeye başlıyorlar. Pasif kalan erkek farelerse karşılık vermiyor ve daha fazla şiddete maruz kalıyor. Hatta fareler, birbirlerini öldürüp yemeye bile başlıyorlar.
Erkek farelerden hayır gelmeyeceğini gören dişi fareler de agresifleşmeye ve kendi çocuklarına bile saldırmaya, hatta çocuklarının varlıklarını unutmaya başlıyorlar. Çoğu dişi fare çiftleşmekten bile uzak durmaya başlıyor.
Sosyal “Tepkisizleşme”
560. günde Calhoun’un ”ölüm evresi” olarak adlandırdığı son dönem başlıyor ve nüfus artışı duruyor; bebek ölüm oranı ise %90’ların üzerine çıkıyor. Yeni jenerasyon farelerde garip davranışlar görülüyor. Çiftleşme, kur yapma, çocuk yetiştirme vb. sosyal davranışları hiç görmeyen bu yeni nesil; bu davranışları sergileme konusunda da hiç istekli gözükmüyor; toplumdan tamamen soyut halde, merkez alanlardan uzakta yaşıyor… Kavgadan kaçınıyor, gerginlik çıkarmıyor, hiçbir şekilde çiftleşmiyor… Bütün gün yemek yiyip uyumaya başlıyorlar. Tüm vahşet ve şiddetten uzak kalıp etkilenmezken, toplumu ilerletmek adına da hiçbir şey yapmıyorlar ve diğer farelerle hiçbir şekilde iletişime girmiyorlar. Calhoun, bu dönemde farelerin ruhlarının öldüğünü, ikinci sıradaki fiziksel ölümlerine kadar amaçsız şekilde yaşadıklarını belirtiyor.
… Ve Sonuç
Calhoun bu deneyde farelerin -tıpkı insanlar gibi- herhangi bir amaç, baskı veya gerilim olmadığında tüm odaklanma güçlerini, hedeflerini ve kimliklerini kaybettiklerini tespit ediyor. Farelerin diğerleriyle iletişim kurma davranışlarını bırakması neticesinde nüfus artışı tamamen duruyor.
Bunu insanlar uyarlayacak olursak; bu deneyde, “şehirlerin nasıl işlediğine dikkat etmezsek ve toplum içerisindeki rollerin gerektirdiğinden daha fazla miktarda bir nüfusa ulaşırsak, ”davranışsal çöküş”e girerek; amaçsız ve hedefsiz bireyler haline dönüşebileceğimizi” görüyoruz. Bu evreye girdiğimiz anda her şeyin kontrolden çıktığını, böyle bir durum belirdiği anda çok dikkatli olmamız gerektiğini öğreniyoruz.
Nüfus artışının önüne geçmek amacıyla çağının çok ötesinde uzay kolonileşmesi gibi çözümler de ortaya koyan Calhoun’un çalışmaları, şehir planlamacılığı konusunda devrimlerin meydana gelmesini sağlamış, insanlığın nüfus artışının etkilerini ortaya koymuştur.