“Arada bir aynaya bakmalı insan. Güzel miyim diye değil, İnsan mıyım diye.”
Bir martı çığlığında kanarlanır tüm düşünceler, sanki biri hızlıca gelip hepsini dağıtmış gibi…
Ortaya saçılan ne varsa anlatayım, dinlemek isterseniz.
İnsanların her şeyi bu denli hızlı tüketmelerine, yozlaşnalarına ve bencilliklerine takıldım bu ara, çıkamıyorum da içinden yenilerini gördükçe daha da hayretle düşünmeye devam ediyorum.
“SEVGİ, SAYGI, İLGİ, VEFA, HOŞGÖRÜ, EMPATİ, NEZAKET, GÜZEL İNSAN olmak…”
“HAYAT” en çok da bunlarla yaşamaya değer iken;
Hakikatten anlamıyorum nasıl bir gün önce uğruna öldüğünüz insanların üzerine basarak öylece yürüyüp gidebiliyorsunuz?
Herkesi karşınıza aldığınız insan için herkesin içinde herhangi biriymiş gibi davranacak kadar uzaklaşabiliyorsunuz?
Yıllarca yan yana yürüdüğünüz dostlarınızı (!) Bir menfaat hikâyesinin kurbanı edebiliyorsunuz?
Ya hani birlikte gülüp birlikte ağladığınız hani kardeşten öte gördüğünüz o kişi işte, ne oldu, ne oldu da elinizde kalemle üstüne kocaman bir çizgi çekebildiniz?
Sesinizi yükseltmeden sözünüzü yükseltmeyi hangi ara kaybettiniz?
Sesiniz biraz fazla artınca daha mı erkek oluyorsunuz ya da daha mı sözünü dinleten kadın?
Anlayamıyorum kaybolan üslubun yerine koyduklarınızı?
İnsan önce kendisine saygısını kaybetmemek için çaba sarf eder, kendisine saygı duyan herkese karşı saygısını, çizgisini kendisini korur ve bozmaz.
Peki siz hangi ara bozuldunuz?
İlgi delisi yaptığınız insanları; eşiniz, sevgiliniz, çocuğunuz her kimse yere göğe sığdıramayıp dengesini yitirmesine sebep olacak kadar abartılı davranıp birden elinizi ters çevirip yere atmanızın sebebi nedir?
İlginiz, heveslerinizle doğru orantılı mı?
Kırk yıl hatırı olan kahvelere ne oldu?
Kahve mekanları (!) arttıkça sizde eksilen nedir?
Dün omzunda ağladığınız insanlara bu gün sırtınızı dönmeniz için gerçekten geçerli bir sebebiniz var mı?
Sizi olduğunuz gibi kabul etmiş, sizin için bir çok şeye sabretmiş insanları harcamanıza sebep nedir?
Vefa duygusunu hangi mezatta kaybettiniz de kimlerin eline geçti, belli ki sizde kalmamış!
Bir helallik alınır, bir hatır bilinir, bir mahcubiyet… Bu kadar zor mu “güzel insan” olmak?
Susunca, hiçbir şey yaşanmamış mı oluyor?
Onca yanlış davranış, onca acı, gözyaşı siliniyor mu sizin nezdinizde?
Peki girdiğiniz, dağıttınız ve elinizi kolunuzu savurarak gittiğiniz kalpler, hayatlar, evler, insanlar?
Bir özrü dilinize ağır eden hangi baskın kompleksiniz?
Bu veballer üzerine dik durmayı umuyorsanız ne Yaradan’ın adaletinden ne karmanın çemberinden haberiniz yok demektir!
Kusurları bulmaya, aramaya bulamadığınızda üretmeye ne hevesli çıktınız!
Ne oldu başkalarının kusurlarını art arda sıralayınca siz mükemmel mi oldunuz?
Nasıl da kusursuz sahtekarlık sergiliyorsunuz utanmadan!
Biraz daha anlayışlı olmak, biraz daha sabırlı davranmak neden bu kadar zor?
Ne çok aceleniz var, sanırsınız dünyanın boynuzunda döndüğü öküzü de omuzlayan sizsiniz!?
Bahaneleriniz sizin dünyanızda kabul görür olabilir ama gelin buradan bakın bakalım kocaman bir balon dışında ne göreceksiniz?
Söylediğiniz kadar yoğun olmadığınızı (bildiğiniz gibi) biliyor herkes, sadece insanlar onları koyduğunuz yerde değerde durmayı seçiyorlar, buna karşın serzenişte bulunmak sizin haddiniz mi?
Yalanların arkasında bir köy inşa edip dışına gerçek bir kılıf çekmek de kurtarmıyor sizi, çünkü eninde sonunda o yalanı hatırlamanız gerekiyor, bilin bakalım sonuç olarak ne oluyor?
Başka bir yalan, bir önceki yalana benzemeyen, bir güven yıkıcı balyoz darbesi ile dağıtıyor tüm karakterinizi!
Peki neden?
Yaptığınız onca davranışın, söylediğiniz onca sözün hissettirdiğiniz duyguların yankısını mı merak ediyorsunuz?
Buyurun gelip tam karşıdan bakın, hatta düşünün aynısı size yapılmış olsa, tam da o anda, sizin yaptığınız şekilde ve sizin niyetinizle yapıldığında ne hissedersiniz?
İşte bu kadar rahatsız edici bir durum, mümkünse siz de rahatsız olun olmalısınız da…
Emir kipleri ne de büyük (!) gösteriyor sizi ne de önemli oldunuz “asmalı kesmeli cümleler” kurunca.
Karşınızdaki insanlara karşı üst perdeden konuşunca konumunuz değişti, itibariniz arttı, ne de saygı duyuldu size değil mi!?
Şişkin egonuz sizi sadece absürt bir kara mizahın baş karakteri haline getiriyor bu şekilde, çok da aldanıp daha da komik hallere girmeyin, siz olmadan da ilerler her şey, hallolur bütün işler.
Çok önemsemeyin kendinizi ve çok önemli biriymiş gibi davranılması için ezmeyin kimseyi çünkü hiç bir yer kalıcı değil unutmayın!
Her şeyin olumsuzuna takılıp, odaklanıp insanları da çekmeyin o kara kuyuya.
En kötüsünü yaşadığınızı iddia edip küçümsemeyin kimsenin yaşamını -yaşadıklarını.
Siz acı ölçeği de değilsiniz, acı yarışmacısı da değilsiniz böyle saçma bir rekabete girerek tenhalaştırmayın çevrenizi.
İşin özü herkes insan doğar ama çok azı “güzel insan” olarak yaşama veda eder.
Bakalım siz nasıl anılacaksınız?
Belki de bugün döngüyü daha da güzele taşımak için bir karar günüdür, ne dersiniz?
Harika Kaleminize sağlıkk 👏🏻👏🏻
Teşekkür ederim
Çok keyifli ve çok anlamlı bir paylaşım.. emeğinize sağlık 💫☺️
Kaleminize sağlık,yüreğinize sağlık güzel kalpli yazarımız Lale hanım🥰🌸
🤗💕çok teşekkür ederim Safiye hanım ❤️❤️