Hadsiz Bir Serzeniş

Ceylin Karakaya 446 Görüntüleme Yorum ekle
2 Dak. Okuma

Yok olmuşum. Kaybolmuşum. Bütün bir âlem içinde toz gibi durmuşum. Canım yanmış, kimse duymamış. Gurbet sarsıntısı yüreğimi dağlamış. Evimi, yurdumu kaybetmişim. Yolum bilincimden ırak. Gözlerim sokak lambalarında seçilen yağmur damlalarından ayrılmıyor. Caddeler yalnız fırtınadan ıslanmıyor akşamları.

Herkesi kendim gibi sanmanın hazanını yaşamışım. Ne cayır cayır yanan ruhumun alevini söndürebilmek gayesiyle canımdan geçebilmişim ne de aynı bedende keder içinde yaşamaya devam edebilmeyi aklıma sığdırabilmişim. Bütün bir vücudum tir tir titreyerek yürümüşüm o yolları. Bana, görenler de aldırmıyor artık. Acı, değil mi? Ancak alışmaktayım. Öğrenmeliyim yaşamayı ama bir sor: İstiyor muyum? Kolay değil… Beklentiye girmemeyi öğrenmek lâzım. Peki ama nasıl? İnsan bu hâlde, biçare nasıl yaşar? Söyleyin ne olur: Hayat mıdır keyifsiz geçen, azap mıdır yüreği pâre pâre deşen? Son zamanlarda daha da feci bir hâl aldı, dayanılmaz olmaya başladı bu acı. Öyle ki, bütün bir vücudumu çepeçevre sarmakta. Kobra. Evet, kobradır ruhumdaki ateş. Bedeni sarıyor, an be an boğuyor, zehrini akıtıyor… Aman efendi, bir yılan olsaydı bu gam, zehri bir kere kana karışınca çıkardı ruhum büsbütün bedenden. Pitondan da, kobradan da beter bu acı. Kanım zehre alışmış, bir yaşamlık acı geziniyor feryat feryat dudaklarımda.

Nasıl kurtulacağım prangalarımdan, nasıl özgürleştireceğim ruhumu? Yazmaktan gayrı elimden ne geliyor? Hoş, yazmak da deva değil ki. Kafamdaki doluluk nefes aldırmıyor bana.

Yine de inanmalıyız yaşamaya. Çiçeklere, kuşlara, bahara… Bir başınalığa alışmalıyız. İnsanız ya, alışırız. Yine de keder yerine sevince alışabilsek iyiydi. Neyse ki gökyüzü hâlâ mavi.

 

Kör olası can, çıkmadı bedenden

Ölümden daha acılı yaşamak sarsıntısı şimdi.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version