İnsan sosyal bir varlıktır. Her ne kadar yalnızlığı seviyoruz desek bile insanlarla iletişime geçmek yani muhabbet etmek, birlikte bir şeyler paylaşmak, aktiviteler yapmak, sevincimizden ve hüznümüzden sevdiğimiz insanları haberdar etmek isteriz. Üstelik bu en doğal arzumuzdur.
İnsan, insanlardan uzaklaştıkça yalnızlaşır, sürekli düşünmeye ve hayatı sorgulamaya başlar. Düşüncelerimiz hayatımızın akışını etkiler ve çok düşünmekten anı kaçırabilir ya da anlam arayışlarında boşluğa düşebiliriz. Oysa sevinçlerimizi, dertlerimizi halden anlayan bir dost yahut bir eş ile paylaştığımızda nasıl da açılır varılmaz sandığımız yollar, nasıl da aşılır aşılmaz sandığımız o koskoca dağlar… En zor anlarımızda bize sarılan bir eş ya da sırtımızı sıvazlayan samimi bir dost eli nasıl da iyi gelir değil mi? Elbette hiç yalnız kalmayalım demiyorum. Fakat insanlarla iletişimde ve bir arada kalmanın önemini vurgulamak istiyorum. Yer yer hayatın gürültüsünden kaçıp kendi hiramıza çekildiğimiz zamanlar elbette olmalı… Elbette Rabbimizle baş başa kalıp kalbimizin sesini dinlemeliyiz. Fakat insanın insana muhtaç olduğunu da bilmeliyiz. Ne yazık ki artan teknoloji bağımlılıkları sosyallikten epey uzaklaştırdı bizleri, tekrardan söylüyorum: İnsan sosyal bir varlıktır.
İnsan kaçınılmaz bir şekilde insana muhtaçtır. Yeter ki Rabbim kimselere yük etmesin bizleri… Gönlümüzden ve ömrümüzden bize kendini hatırlatan, varlıkta olduğu gibi darlıkta da yanımızda olan eşi dostu eksik etmesin. Dünya ve ahiret yaşantımızı güzelleştirecek insanlarla bizleri hemhal eylesin. Halden anlayan insanlara rast gelelim. Evvela da halden anlayan insan olma gayretinde olalım. Zira ötesi hep gönül yorgunluğu…