Hapsolmuş Ruhlar

46 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Nerede veya hangi zamanda olduğu bilinmeyen bir dönemde, özgür bir ruhun nasıl da yanlışlıkla bir bedende mahsur kaldığını anlatacağım sizlere. İster bir kitabın en anlamlı cümlesi, ister bir şarkının repliği, ister rüzgarın savurduğu bir yaprak, isterse rüzgarın kendisi olurdu. Zaman, mekan, boyut kavramı olmadan oradan oraya atlayan genç, enerjik bir ruhtu. Özgürdü en başta. Bir gün denizin dalgası, bir gün güneşin tene değen sıcaklığı olurdu. Öncesi neydi, sonrası ne olacaktı?

Su değildi ki temizlesin, ateş değildi ki yaksın, hava değildi ki arındırsın, toprak değildi ki gömsün. Kendi halinde bir ruh.

Bir gün su olmadı, kirletti. Ateş olmadı ama yaktı. Toprak değildi ama gömdü. Özgür olmayan ruhlar, “Bakın ben ne kadar özgürüm!” dedi, toy ruh kendini lanetledi. Belki de özgür olmayanların kehanetiydi bu.

Genç ruh, artık bedene hapsolmuş bir ruhtu. Artık güneşin sıcaklığı, rüzgarın esintisi, yıldırımın kükreyişi olamayacaktı.

Bir şiirin dizesi, bir şarkının notası olamayacaktı.

O artık özgür değil, tutsaktı. Hem de bir insan bedeninde.

Hapsolmuş ruh, şefkatli bir ses duydu.

“Yara bandını çıkar da göreyim yaranı,” dedi.

İstedim açmayı ama yapamadım. Ya kanarsa yeniden? Ya hiç geçmezse derinden?

Öyle bir yara ki bakmak istesen de göremezsin. Öyle sıcaktır ki dokunmak istesen de hissedemezsin. Öyle derindir ki arasan da bulamazsın.

Yakıyor ama dumanı yok. Acıtıyor ama kabuğu yok. Kanıyor ama rengi yok.
Üç harf hançeri sokan.
Görünmeyen yarayı her gün acıtan.
Bazen bir bakış oku atan. Bazen bir gülüş kor olan.
Bildiğimi sandım, bilmiyormuşum.
Yaralanmam sanıyormuşum, yaranın kendisi olmuşum.
Acımaz sanıyorken, acı olmuşum.
Tarif edemem, ben o kelimeleri bilmiyorum.
Yanlış bedende hapsolmuş bir ruh.
Tek bakışıyla hikayeler anlatan göz bebekleri.

“Bu olmamalıydı sanki,” dedi.

“Yanlış hissediyorum, farklı hissediyorum.

Konuşamıyorum, nefes alamıyorum. Zihnim duruyor, düşünmeyi bırakıyor. Bir yanlışlık var bunda.”

“Beden ruhu seçmez, ruh bedeni seçer. Sen seçtin bunu.”

Hatırlamıyordu eskiyi. Sanki bir boşluktan ibaretti mazisi.

“Neden hatırlayamıyorum?”

“Çünkü o zaman yeniden başlayamazsın,” dedi bir ses kafasının derinlerinden.

Hiçlikten değil, belirsizlikten geliyordu geleceği.

Nerede hata yapmıştı ki yeniden başlaması gerekmişti?

Haykırmak istedi, boğazına düğümlenen belirsiz kelimeleri kusmak istedi.

Hapsolmuş bir ruh.

Yanlış bedende tıkılı kalmış bir ruh.

Anlatmak kolaydı. Belirsizlikle yoğrulmuş hikayesini duyurmak, kilidini açacaktı belki de o beden kapısının.

Anlattı, anlattı ve anlattı.

Bedende hapsolmuş ruh.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version