Bütün aczîyetimi koynuma gömerek,
Dilekler bağladım yıldızların boynuna.
Tut ki, leylin seher vaktinde yüzüne değdiği,
Bir şebnem olsun sunduğum.
Perişanlığımın zinciriyle, gönlümü esir alan bu mâzi,
Ellerini ver, bûselerimle okşansın şimdi.
Sen ufuktan ziyâsıyla şûlelerin kuşattığı,
Güneşten zerrelerle doğ ruhuma.
Bütün mevsimler bahâr olur, adım attığında toprağa,
Ve sedân ile su, eyyâmında ömrümün bir rahmet eseri,
Seni özlemek, bütün çıkmazlara yeniden kilit vurmak gibi…
Seni özlemek, bütün karanlıklara yeniden katran karası bir figân, bir vâveylâ gibi.
Vuslata ermeyecek hiçliğim!..
Hasretin bir sırât, sûretinin verdiği loşluğa koşar adım gidiyorum,
Gönlümün uçarcasına asırlar süren, tükenmeyen sergüzeştini yokluyorum.
Terennüm etsin bu ruhum, güzelliğinin mehtâbında,
Aya uzatmışsın zülfünü, bilmem ki hangi hülyâlarımda.
Söyle! bu rüzgâr, kokunu, hangi takvimin eyyâmında getirecek,
Çorak topraklar endâmınla ne zaman boy verecek?..
Her çırpınışla, nefes nefes eksiliyorum rüyâlarımda.
Gölgelerinle avunmak yetiyor tenime bazen,
Kulaklarım, sesini arsız bir lehçe gibi fısıldıyor bazen.
Adın sanın, hangi ülkenin hangi semtinde ey sevi!
Konuş, uzakların ötesinden mesûd et bu sevdeni.
Camları buğulanıyor ömrümün, rûhum yollarda seni gözlüyor,
Sensizlik bir zemheri, bir ayâz, bir kuz gibi.
Kül olan alaz gibi efkârım, tutuşur yine kesretiyle,
Bilsem ki, hiçliğimin âhir olan bu kasvetiyle,
Yokluğunun vehmiyle, bîçâre eriyor bu acîz.
Hasretin Bir Sırat
Şair
Yorum yap
Yorum yap