İnsan, mükemmel bir donanımla yaratılmış bir varlıktır. Sahip olduğu güç ve olanaklar henüz tam olarak keşfedilememiş, tüm yapabileceklerinin sınırına henüz gelinmemiş bir canlıdır. Barındırdığı özellikler, sahip olduğu biyolojik yapı, zihinsel süreçlerin benzeri dahi bugüne kadar hiçbir insan tarafından taklit edilememiştir.
İnsan, evrenin şuan kadar bilinen en kudretli varlığıdır. Bunu da kendisine bahşedilen aklı sayesinde elinde bulundurmaktadır. Zira yeryüzünde bu özellikle donatılan başka bir canlı yoktur.
Ama bu kadar mükemmel bir dizayna sahip insanın bile zaafları, kendi çapında eksiklikleri, belli olaylar ve durumlar karşısında çaresizlikleri, yapmak istedikleri konusunda sınırlılıkları mevcuttur. İnsan, her istediğini o an yapabilecek bir yeterliliğe henüz sahip değildir. O yüzden insanlık tarihi gelebildiği bugünkü erişime bir anda ve kolayca gelmemiştir.
Bu uğurda ciddi bedeller vermiş ve birçok kez yenilgilere uğramıştır. Ama pes etmemiş ve kararlılıkla yapmak istediği, hedeflediği şey için tekrar ayağa kalkmış ve en sonunda istediğini almıştır.
İnsanın bu vazgeçmez tutumu ilk çağlarda yaşanan ilkel yaşamdan günümüzdeki ileri teknoloji çağına ulaşılmasını sağlamıştır. Ve muhtemeldir ki günümüzdeki çağdan daha ileri çağlara ulaşılmasını sağlayacak unsur da insanoğlunun bitmez tükenmez bilmeyen ilerleme çabası olacaktır.
Bu çabayı ayakta tutan farklı toplumlardaki bilim insanları ortak çalışma ve birlikte hareket etme becerisiyle sadece kendi toplumlarındaki insanlar için değil tüm dünyadaki insanlar için çabalamakta ve herkesin mutluluğu için gayret göstermektedirler.
Bu uğurda belki canlarını, belki sevdiklerini belki de sahip oldukları varlıklarını feda etmekten çekinmemiş ve insanlık adına büyük hizmetler vermişlerdir. İnandıkları dava uğruna hayatlarının neredeyse tamamını bu amaca adayan bu insanlar belki kendi zamanlarında olmasa da sonraki zamanlarda minnetle yâd edilmiş ve tarihe altın harflerle yazılmışlardır.
Bu kahramanlar arzuladıkları şey için büyük zaman harcamışlar, defalarca hata yapmalarına, defalarca sonuca ulaşmada başarısızlığa uğramalarına rağmen vazgeçmemiş ve bir kez daha ayağa kalkarak yeniden denemiş ve en sonunda zafere ulaşmışlardır.
Einstein’a göre, “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Ünlü Fizikçi Einstein’nın bu sözü de gösteriyor ki bir amaç için yola koyulmuş her kimsenin bu yolda hata yapması kadar doğal bir şey yoktur. Zira hiç kimse doğuştan her türlü bilgiyi içinde barındıran bir yapıyla dünyaya gelmez. Yeni bir şey için tabi ki başlamak, sonuca ulaşana kadar farklı yöntemlerle tekrarlamak ve en nihayetinde sonuca ulaşmak kaideleri gereklidir.
Bu yoldaki en önemli unsur yapılan her hatadan gerekli dersleri çıkarmak ve bir sonraki denemede bunu göz ardı etmemektir. Bu kaideler olması gerektiği gibi yerine getirildiğinde sürecin sonunda başarı dışında bir sonuçla karşılaşmayacağımız muhakkaktır.
Bu arada tecrübemizin tamamını kendi yaşadıklarımızdan çıkarmanın doğru bir yöntem olduğunu düşünmüyorum. Zira tecrübe dediğimiz şey kendi yaşanmışlıklarımız ve başkalarının yaşadıklarının gözlemlenmesi sonucu oluşan bir bütündür.
Tıpkı Eleanor Roosevelt’in harika şu sözünde dediği gibi: “Başkalarının hatalarından ders alın. İnsan bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.”
Yazının tamamı için “NÜANS” adlı kitabımı inceleyebilirsiniz.