Yıllar önce “hayat kırkından sonra başlar” sözünü duyduğumda 40’lı yaşlardaki insanların yaşlılığa giden yolda kendilerine bir avuntu yolu bulduklarını düşünürdüm. Evet ben de şimdi 40’lı yaşlarda biri olarak bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu, bu sözdeki anlam ve ifadeyi daha yeni idrak edebildiğimi düşünüyorum.
20’li yaşlara kadar çocukluk ve ergenlik dönemleri geçtikten sonra bence 20’li yaşlarda hayatın en zor dönemleri başlıyor. İyi bir iş bulma, kendi ayaklarının üzerinde durma telaşesi baş gösteriyor. Daha düne kadar geçimle ilgili hiç bir şey düşünmezken bir anda bir çok sorun baş gösteriyor. Yaşamı bir anda değişen insan kendi ayaklarının üzerinde durarak aynı zamanda özgürleştiğini düşünürken farkına varmadan kölelik sistemine doğru geçiş yapıyor. Sevdiği işi bile yapsa çalışma saatleri, şehir trafiği derken evine yorgun bitkin bir şekilde geldiğinde bütün enerjisi bitmiş oluyor. Daha sonra evlilik, çocuk ve artan sorumluluklar gençliğin en güzel yıllarını böylesine çalıp koparıyor. Hiç bir şey anlamadan 30’lu yaşlar gelmiş oluyor bile. İnsanın üzerine zamanla yaşanılan durumlardan kazanılan birikimle yavaş yavaş hayatı sorgulama, biraz olgunluk oturuyor. Ne ilkbaharlar geçti, kışlar, sonbaharlar ve yazlar anın içindeki güzellikleri fark edemeden. 40’lı yaşlarla birlikte yılların yaşanmışlıklarından, tecrübelerinden ders çıkarıp kendimizi dünden daha ileri bir konuma taşıyabilmişsek her aldığımız yaşla birlikte şimdiye kadar yaşadığımız boş telaşelerden, bizi aşağıya çeken gereksiz insanlardan birer birer çekilip durabilmeyi, dingin düşünebilmeyi, huzurlu anlar oluşturabilmeyi öğreniyoruz.
İlkbahar en sevdiğim mevsimdir benim. Doğanın ve bütün mahlukatın uyanışı içinde binlerce öğüt saklıyor. Her karanlığın bir aydınlığı olduğunu. Kupkuru dallardan yeni filizler ve mis kokulu, rengarenk çiçekler çıkarak insanın yeniden sıfırdan bir hayata başlayıp başarılı olabileceğini göstermiyor mu? Yada başına ne gelirse gelsin, yaşın kaç olursa olsun Allah’ın mucizelerinin her zaman bizimle olduğunu gösterdiği gibi. Her an mucizeler olabilir, yeter ki vazgeçme. Kupkuru odunu yeşertip rengarenk çiçeklendiren, seni düştüğün kuyulardan çıkarıp hükümdar edemez mi Hz. Yusuf (a.s.) misali? Mevlana’nın sözünde de olduğu gibi, “misal aleminde sayısız ihtimal uyur”. Güzel düşünün ve söyleyin ki iyilikler, güzellikler daima sizinle olsun.
Hadi uyan artık ilkbahar yaklaşıyor. Sende bütün mahlukatla birlikte yeni hayatına uyan. Fark et, hisset ve yeniden başla. İlkbaharı sevmeyen çok az insan vardır sanırım. Nasıl sevilmez ki böylesine köklü bir uyanış…
Aldığın her yaş ile birlikte ömrün ne kadar olursa olsun bugünün her dakikasını farkında olarak dolu dolu yaşa her an hızlıca akıp gidiyor. Geri gelmeyecek hiç bir zaman. Dün telaşlandığın, ağladığın olaylar sırasıyla bitmedi mi? O halde neden bu üzüntünün sebebi?
Dostluk ve sevgi ile kalın…