Hayat Uzun Bir Yolculuk

Nagihan Çelik 1b Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Gözlerimizi açtığımız anda başladığımız uzun bir yolculuktayız. Sonuna doğru hiç durmadan ilerlediğimiz. Molalarda uyku aralarında bile seyahatin devam ettiği, tanımlanamayan bir hız ile aktığı bir yolculuk.

Keyif almayı öğrenenlerin, keyif vermeyi zevk edinenlerin kalıcı izler bırakıp, kalıcı yaralar almadan keyifle, mutlu ve huzurlu geçirdikleri yolculuk. Keyif almayı çözemeyen, keyif alınacaklara düğümler oluşturanların, hırçın, hırslı, kasvetli, zahmetli tamamladıkları, zehir içip zehir sundukları yolculuk.

Mevla her kulu bir sebeple yaratır, o bir sebep için donatır, o sebep ölçülerine uygun hal ve şekiller verir. Kul onu bulamaz ve yaratılış donanımlarından uzak uğraşlar edinirse zorluklar başlar, hem kendisi mutsuz, hem çevresi huzursuz olur. Tıpkı ütü ile çivi çakmak balta ile domates doğramak gibi.

Verim kişinin doğal yapısı, anatomisi, iç büklümleri, ruh iklimleri ile ahenk yakaladığında oluşur. En zor iş nedir sorusuna, sevmeden yapılan iş cevabı gelmesi de tamamen bundandır. Sevgi her çiği pişiren ateştir. Olgunlaşmayan her ham hazımsızlık yapar.

İnsan ömrünce kendini arar, kendinden parçalar bulduklarına akar. Gönül mıknatısa yapışan pul gibi tutunur kendinden bulduğuna. Kendinden haberi olmayan bile farkında olmadan aynı karakterlere yakınlaşır. Bakalım geçmişimize, biz olan yönleri çekmiş, zahmetini çektiklerimizin, bize çektiklerimizin.

DAİMİ YOLCULUĞUN İÇİNDE İÇ YOLCULUK

Hayat yolculuğunun sorunsuz geçmesi, yaşanılanların kolay çözümler bulması, zahmet yerine rahmet soluklu bir süreç olması, kişinin kendi ile barışıklığındadır. O ise sadece kendini tanımak ile mümkündür. Kendini, isteklerini, korkularını, heves ve sevinçlerini çözmeyen biri her an tekrar tekrar hüzün ve hayal kırıklığına mahkumdur.

İç yolculukları sanıldığı kadar zahmetli, sıkıcı ve yorucu değildir. Her gün yemek için harcadığımız zaman, kişisel bakım ki kadınların hayatlarının en yoğun bölümüdür, plan, iş, dinlenme hepsinin çok çok az bir kısmı ile başarılacak bir eğitimdir.

Her gece uyumadan 10 dakika harcamak, günlük muhasebe ile nelerden keyif alıp nelerden yorulduğunu not etmek bir haftada kendi hakkında ciddi fikir sahibi yapar kişiyi. Onlara uygun hareketlerle de daha kolay olmaya başlar hayat.

Ruhun yapısı sırlıdır. Her ruh kendi yoğun yapısıyla özeldir. Kimse kimseye birebir benzemez. Sakinleşmek ve rahat uyumak için yapılmış ses efektlerini dinlettiğimde çığlık atıp kulaklarını kapatıp zıplayanlar oldu.

Kahve içtim uykum geldi deyip, gürültülü müzikle uykuya dalanlar var. Ruhun yapısı en doğru kişinin kendi gayreti ile çözülür. Kimse kimseye bu konuda yardım edemez, belki bir parça arkadaşlık eder o kadar.

KENDİNİ KEŞFETMEK BİLEREK ENGELLENİYOR

Günümüz insanı korkunç baskı altında. Çocukların en çok kullandığı söz sıkıldım. En çok zaman geçirdikleri yer İnternet. İnternet’in amacı ne, zaman doldurmak. Peki neden doldurması gereken zamanda boşluk oluşturuyor.

Çok kolay ulaşılan bilgi, sahip olanı kıymetli kılmaz oldu. Çok çabuk tüketilen beceri, eksikliğini kusur göstermez oldu. Yeni insan modeli, yeni genç profili ve yeni çocuklar tuzsuz çorba kadar cansız, lezzetsiz, keyifsiz bir hayat sürüyorlar.

Ellerindeki aletlerden izledikleri videolardan ibaret zannediyorlar yaşamı. Kolay sadece sunulan da olunca karmaşa ve telaş başlıyor. Ya yanlışa atlayacaksın, ya doğrudan  geçeceksin veya  isteğinden vazgeçip içindeki hevesi sileceksin.

Azim sıfır. Hedef sıfır. Merak sıfır. Hesap sıfır. İdrak sıfır. Bilgisayar, tablet, telefon gibi insanların ahlaki değer ve his dünyalarını da sıfırladılar. Annenin elinde ilk model tel, çocukta son model var ve hala çocuk, arkadaşımda şu var ama deyip sevinemiyor.

Elimizden akıp giden yalnızca zaman değil, önümüzdeki nesilleri savurup alan gelecek ve geniş zaman.

KORKMALI GÖRMELİ ÇARE ÜRETMELİYİZ

Ümit nefestir, alıp verdiğimiz sürece ümitliyiz. İçimize fark ettirmeden gömdükleri gayreti çıkarmalıyız. Sadece kendi çocuklarımız değil, mahallede ne kadar çocuk varsa hepsini toparlayıp gerçek hayata, çekmeliyiz. Dokunmayı, itişip, kakışmayı, topu, cam kırmayı, bilyeleri yuvarlayıp çığlık atmayı yaşatmalıyız.

Yoksa hepsi bir bir sanal dünya kahramanlarına dönüşüp yok olacaklar. Sürüler gibi güdülen, tek komutla sokaklara dökülen, kendi karar ve yetkisi olmayan, iç muhasebe, vicdan bilmeyen bir gelecek nesil uçuşarak geliyor üzerimize.

Bir kişi bir kişidir, gerçeği, hissedebilen bir yürek, gerçeği hisseden bin yüreğin kapısıdır. Yolculuk bizimki bittiğinde bitmiyor. Biz yolculuğumuzu, sonraki nesillerin, sonraki nesillere bırakacakları lezzetlerin derdi ile tamamlarsak, durduğumuz yer Cennet olacaktır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version