Ben yaşamayı idrak ettiğimde zamanla örtüşmeyen adımlarım vardı. Benzim sararmış yapraklar gibi solgun, yüzüm yıllanmış topraklar gibi yorgundu.
Oysa her gün yeniden başlıyordum. Güneş doğmaktan hiç yılmıyorken, soluklarım durmamışken hayattan vazgeçmeye hakkım yoktu. Gözümü kapadım, başımı gökyüzüne çevirdim. Derin derin nefes alıp veriyordum. Hayalimdeki hayat nasıl olurdu? Gamsız kedersiz bir insan olsam ne yapardım?
Herhalde kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Daha fazla mutlu olur daha çok anımın tadını çıkarırdım. Neşeli olurdum hiç olmadığım kadar … Çocukluğumu yeşertirdim hiç ummadığım kadar…
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım azıcık üzülür bolca kahkaha atardım. Birçok şey sorun bile olmazdı , ince düşünmez hayatımı yaşardım.
Daha çok riske girerdim. Hayatın bir deneyimden ibaret olduğunu hayalin ulaşılmaz olmayan bir güç olduğunun bilincinde her şeyi deneyimlerdim.
Seyahat ederdim daha fazla. Dünyanın benim yaşamımdan büyük olduğunu gördükçe sevincim tazelenirdi. Daha çok güneş doğuşu izler, dünyanın armağan oluşunu kabul eder daha çok dağa tırmanıp yüksekliğin azametini görür daha çok nehirde yüzer derinliğin içindeki özgürlüğü daha fazla sahiplenirdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim. Yolcu olmanın, yolda olmanın hafifliğinde hayatın içinden geçerdim.
Doyasıya dondurma yer ve daha az sebze yerdim, kuralların hayatımı yaşamaya engel oluşuna asla izin vermezdim.
Hayalî olanların yerine gerçek sorularım olurdu, cevapsız kalmayan, muhatapsız yankılarda kendini yitirmeyen. İhtimaller üstünde hayatımı asla boşa harcamaz, gamsız bir insan olarak beni geliştirmeyen hiçbir yerde durmazdım.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Öyle olmayı seçtiğim için, hayattan öğrenmekten vazgeçmediğim için… Biliyordum hayatta her şey daima bir dönüşüm halindeydi. Bir daha aynı tarihteki gün yaşanmayacak aynı zaman bizi kuşatmayacaktı Ben de bir saat önceki insan değildim. Her nefeste yenilenen milyonlarca hücrenin varlığına bir delildim.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Bedbaht düşüncelerin zamanı donduran iklimlerine yolum hiç uğramaz, münzevi bir şekilde hayatı izlemezdim. Her zaman hayatın farklı pencerelerini açar farklı manzaraların iklimlerini gezerdim.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar…sadece anlar…Siz de anı yaşayın. Hayatın yekpare bir andan mütevellit oluşunu zihninizde bir film gibi kurgulayın.
Hiçbir yere yanında çanta, telefon almadan saat takmadan, gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Mutluluğumu simgelemek için herhangi bir şeye ihtiyaç duymazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atar, çimlere uzanırdım. Gökyüzü içime sığar bağrım genişler içim huzurla dolardı. Sonbahar bitene kadar çıplak ayaklarla yürürdüm. Hayata dokunmanın sahici adımlarıyla rüzgarı, mevsimleri selamlardım
Bilinmeyen yollar keşfeder, her dönemeçte yolu biraz daha uzatır asla yorgunluk bilmezdim.
Güneşin tadına varır, beni sarmalamasına izin verirdim.
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Nefesim sadece koşmaktan sıkışsaydı, hayatım gençliği daha iyi anlasaydı eğer…
Ama işte büyüyorum ve biriktirdiğim hangi anılar benimle gelecek bilmiyorum. Yanı başıma kadar gelen ölümü ne zaman anlarım ne zaman düşüncemin buharlaşmasını değil, filizlenmesini izlerim bilmiyorum…