Her güzel şey benimle çoğaldı, benimle azaldı…
Her karar bende düğümlendi. Kimisi kendi aynasında sert mizacımı gördü, kimisi akan rengârenk yaşlarımı…
Dünyaya geldiğim ilk gün, dünya üzerinde beni anlayacak kimse yoktu. Ben ise gördüklerim karşısında daima hayrete düşüyordum. Tabiatın nizamını, üzerindeki en ince nakışları, sanatla bezenmiş yeryüzünü, ferah gökyüzünü, berrak denizleri haykırmak istiyordum. Bu boş yeryüzünde beni anlayacak ve anlatacak olanları arıyordum. Ben hep sizi bekledim…
Ve hikâyem sizinle başladı. Küçük bir bebekken dünya ile tanıştınız. Dünyayı, insanları, kendinizi anlamaya başladınız. Bir gün beni de anlar mısınız?
Kararsız eylemlerde hızla sallanırken, her sinirli durumda kendimi tükettiğim günlerim oldu…
Cefa çektiğim kadar, vefasını görmediğim bu hayatın her köşesinde sizlerleydim ben…
Anlaşılmayı isterken tüm anlamların adını değiştirdim… Sizler beni yaşarken öldürdünüz!
Kırgınım sizlere! Unuttunuz! Hayatınızın merkezindeydim ben… Şimdi tüm değerimi geçmişte bıraktınız.
Hızlı hayatlarınıza yavaş soluklar getiriyor, aklınızı kalbinizi damla damla hayata akıtıyordum. Bir gün unutuldum…
Rengârenk mevsimlerim ayazınızla soldu… Dirayetli ruhum ellerinizde son buldu. Yeminleri üzerime giydim. Yaşayan, canlı bir parçayken sizin için kendimden vazgeçtim…
Hayatlarınıza can vermek adına canımdan oldum. Değiştim, dönüştüm. Artık hem iyi biriydim hem kötü biri… Hayatın her köşesini merak ederek keşfetmek istiyordum.
Yaşananlara bakınca kendi kendime gülümsedim: “Şimdi ne işe yararsın?” Her şey değişmişti. Benim varlığıma artık ihtiyaç kalmamıştı. Yerimi hemen dolduran dünyaya kırgındım. Acı ve umutsuzluk her zerreme işlemişken, bir gülümsemeye sebep olma hayali beni canlı kılıyordu. Tabi ya! Hayatım çok yönlü bir manzume gibiydi.
Ne de olsa hayallerin dili, bende saklı bir cevherdi. Solgun dünyalara canlı, neşeli bir hayat sunmak… Ahhh, ne büyük servet!
İşte o an gözlerim parladı, ruhum derin nefeslerde huzuru tattı… Tabiatın nefes alıp verişlerini en derinlerimde seziyordum. Bir zamanlar ben de oradaydım.
Beni de hatırlayanlar vardı. Rengârenk manzaraların en nazik işçisiydim. Bir yaprağın en ince damarını da biliyordum, bir noktanın anlam değiştiren sırrını da…
Gizem dolu sırların hayata akması, iki dudağımın arasında saklıydı. Oradaydım ben! Efkârınıza tercüman olmak istiyordum. Siz yaşarken, ağlarken, hayati kararlarınızda, hayali kurgularınızda ben de oradaydım. Yanınızda, tam başucunuzda…
Zihinlerde saklı bir cevherdim. Ellerde yontuldum. Parlak desenler giydim üzerime.
Kimi zaman genç bir kızın hayallerine tanık olma şerefine nail oldum, kimi zaman her azası tir tir titreyen bir yaşlının hayatına…
En saygın kişilerde son nokta koyan bir güce sahibim. Kimin benim kadar renkli bir karakteri olabilir ki! Tüm harika şeyler bendeydi ama hep büyük güçler tarafından yönetiliyordum. Zaman zaman durup kendimi yenilemem gerekiyordu. Acılara göğüs gerdikçe daha zarif bir görüntüye kavuştum. Kendi içime döndüm, ne kadar sağlam olduğumu bir kez daha gördüm…
Bu dünyaya bir kez gelmiştim ve bir iz bırakarak gidecektim. Tüm doğrularımla ve tüm yanlışlarımla bu hayatı yaşadım ve gidiyorum…