Çocukluğumuz ne güzeldi. Henüz kirlenmemişti dünya ya da biz görmemiştik. İyiliğin her zaman galip geleceği masallarla büyüdük biz. Her daim dürüst olunması gerektiği bir eğitim alarak yetiştik.
Belki çamurla oynardık belki ip atlardık belki de parkta salıncakla sallanırdık. Şimdi ise ne verilse de mutlu olmayan bir çocukluk var ve dünyayı sallamayan.
Hazıra konmadık hiçbir zaman. Kalın kalın ansiklopedileri karıştırırdık bilgiye ulaşmak için. Şimdi iki tıkla bilgi eline düşsün diyen nesildeyiz. Doğru ve yanlış bilgiyi bu kirlilikte ayıklayamayan.
Bir şeyler daha zordu belki ama emeğin kıymetini bilirdik, emek verirdik çünkü. Şimdi hep hazır hep nazır…
Dünya eskiden böyle bir yer miydi? Ego savaşları hep var mıydı bilinmez ama biz öyle değildik eskiden. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” diye öğrenmiştik ve çevremize ışık saçmamız öğretildi bize.
Bir de, “Nerede o eski bayramlar.” var tabi ki. Bayramlar yine bayram ama biz büyüdük, kirli bir dünyada bayramlık bir şey bulamadık.
Savaşlar yine var mıydı eskiden de vardı elbet. Nihayetinde dünyamız vardı. Ama bu kadar hile hurdayı görmemiştik ya da çocuktuk, aklımız ermemişti.
Eskiden yarış atı gibi, “Hadi kızım/hadi oğlum, en iyisi sen ol” yoktu, “Yapabileceğinin en iyisini yap.” vardı. Herkes elinden geleni yapardı.
Şarkılar bile başkaydı eskiden daha anlamlıydı ve hala eskilerle idare etmek zorundayız… Yenilerde ne derinlik bulabildik ne anlam.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpen bir nesildik biz… Saygı ilk kuraldı, sevgi daimî kuraldı. Şimdi mi? Karşılaşmamaya çalışıyoruz alacaklımız varmış gibi.
Nostalji desek de daha geçmemiş içimizdeki ruh. Özlememiz de çok normal bugünlerin hezimeti içinde. Saflığımızı, duruluğumuzu, sevgi dolu kalpler yapan halimizi özlüyoruz. Kendimizi özlüyoruz. Eskiden ne güzeldik diye.
Evet, eskiden güzeldik. Komşumuz açken biz uyuyamazdık, elimizdekinin birini arkadaşımızla bölüşürdük, yetmezdi belki ama paylaşmanın tadını en iyi biz bilirdik.
Sadece elimizdekini de değil, her şeyi üleşirdik biz. İçimizdeki sevgimizi, iyiliğimizi, türkümüzü, şiirimizi… Her şey hepimiz içindi, bencilliğimiz yoktu işte o zamanlar.
Dünyayı kim kirletmişti bu kadar anlayamadık…
Herkes masum birer bebekti oysaki zamanında. Dünya ile birlikte kirlendik bizde.
Kaybolmuş çocukluğumuzun özlemi içinde biz de uyduk dünya düzenine.
Her güzelliğin yerini kötünün almasına seyirci kaldık…
Dilimizin bile yozlaşmasını izledik sadece, önleyemedik…
Günleri dünyanın kirlendiğini anlamadan geçirdik böylece, sonra bize bulaşınca anladık sinsi değişimin nasıl esir aldığını bizi…
Değişim elbette ki olmalı… İlerleme değişimle olur. Diğer yandan bize bizi unutturmamalı sadece.
Henüz kirlenmemişken dünya, ne güzeldik.
Şimdi ne çocuk çocuğa benziyor, ne yetişkin yetişkine… Herkes bir şeylerin kölesi olmuş durumda, kara düzende gidiyor. Sürükleniyoruz adeta kendi sonumuza.
Dünyayı acaba biz mi kirlettik? Farklı dünyalar isteyerek biz mi neden olduk dünyanın haline…