Kıvrım kıvrım virajları dönerken, kalbi pır pır atıyor ilk gelenlerin. Çok iyi biliyorum çünkü ilk yolculuğumda, dönerken virajları saymalıyım, epeyce varmış demiştim.
Yol büküldükçe yeni bir manzaraya, yeni bir güzelliğe açılıyor. Kah günlük ağaçları, kah sarı çamlar, çıplak kayalar, ıslak toprak, bir sağdan bir soldan görünüp saklanan deniz.
Sanki Ege’yle Akdeniz’in asil hanımlar gibi nezaketlerini bozmadan atışmaları var Datça yolunda.
Biri köpürürken diğeri seriliyor, biri salınırken diğeri geriliyor. Gözün seyredebildiği nadir güzellik, ruhun yakalayabildiği ender esenlik. Hepimizin canı yanmadığı hal ile kat ederken, hissettiği duygulardan damlacıklar bunlar sadece.
Datça, ömrüme düşen en ince desen. Ruhumu okşayan en hassas hislerin tüllendiği diyar.
Güzellikle dolu bir diyarın, güzelliğini muhafaza etmek en zor işlerden biridir. Çünkü insan doğası gereği en güzeli arar. Bulunca en kısa zamanda tüketir.
Sezon öncesi sahilden toplanan izmaritler, pet şişeler, plastik poşetlerle denizin güzelliğine düşen lekeler gideriliyor. Sezon boyunca, nüfusunun altı katını içinde barındıran ilçede, güzellik imdat çığlıkları atmaya başlıyor.
Belediye hizmetleri ilk günden bu yana eleştirilir. Neden şu yok, bu yok diye yakınılır. Sebep olarak doğasını korumak gösterilirdi.
Nasıl olduysa şeytanın bacağı kırılmış olmalı. Caddelerde bir genişletme, bakım, desenli parke taşları; daha kullanışlı çöp kovalarından yürüyüş yolu aydınlatmalarına kadar bir hizmet çabası göze değiyor. Gönle dokunur halde ilerleyip eksiklikler giderilir umarım.
Niyet istikametin rotasıdır. Onu sağlam tutar, beslerseniz istikametiniz sonuna kadar doğru kalır. Küçük planlarla çocuk kurnazlığı ile en fazla şeker kazanır insan. Olmadı bir azardan kurtulur.
Oysa yaşam bize verilmiş sınırlı süreden ibaret. O sınırlı sürede sınırsız iz eser bırakma savaşı. Her canlı varlığının devamlılığının mücadelesini verir. Yalnızca insan, öldükten sonra anılacak işlerle, izler bırakır.
Derinlerde yaşıyoruz her olayı, duyguyu. Minik bir hesabın, hissin peşinde koca koca zaman dilimlerini ziyan ediyoruz. İç kuvvetimizle azıcık yükselsek, bir beldeye yapılan bir çeşmenin, oradan su içen herkesle aramızda gönül bağı oluşturduğunu görürüz. Bunu yaptığımızı afiş afiş ilan etmek gerekmez.
Yolun kenarındaki kırık çeşmeden su almak için her durduğumuzda, onu nasıl bir niyetle yaptığını hissetmeye çalışıyorum. Yolcuya bir yudum su veren, cehennemden azat oluyor müjdesi ile her yudumla çarpıyorum cennet müjdesini.
Birileri için bir şey yapan, birilerince kıymet bulur. Biri olarak isimsizce iş yapan, iş yaşadığı sürece karşılığını bulur. Niyet incecik bir zarla ayırır, akıbetin değerini. Arada uçurumlar oluşur. İnsanı sevmeyen, niyetini düzeltemez.
Sokağımızda zehirlenerek öldürülen kedileri düşündükçe, beynimin vadilerinde asitler akıyor. Avuçlarım kor dolu gibi tutuşuyor. Dünya tarihinde insandan başka canlı, diğer bir canlıya böyle korkunç bir ölüm planlayıp uygulamaz. Niyetin çirkin olunca, akıbetin berbat oluyor.
Sokaktaki nar ağaçlarını kuşlar ötüyor diye kesen, incir ağacından dökülen meyveler sinek yapıyor diye dibine çamaşır suyu döken, bahçedeki büyük fareleri toplayıp fıçıya atıp üzerlerine kızgın yağ döken insanların, kadın olduğunu bilmek, saçlarımı yolduruyor bana.
Niyet başımızı göğe yükseltir, niyet yüzümüzü toprağa sürdürür. İnsan olma değerlerinin birincisi, cana kıymet vermek, canlıya merhamet etmek, canla başla hizmet etmektir. Esirgenmez can taşıyandan, ilgi ve şefkat. Yaralı bir solucan, kanadı kırık kuş, sahile vurmuş balina veya annesi pataklamış çocuk, hepsi aynıdır can taşımak ölçüsünde.
Son bir yıl içerisinde eşi veya eski eşi, sevdiği veya kendisini seven adamlarca, hunharca öldürülen kadın sayısı kedilerinkinden çok fazla.
Dağ başlarını bekleyen, komşu toprağını şerden temizleyen, huzura güvence olmak için görev yaparken şehit edilen, nice kahraman yine kedilerden çok.
Görevi, insana şifa sunmak olup dayak yiyen, yaralanan, öldürülen nice sağlıkçı da az değil. İnsan olma erdemlerini içimizde büyütmedikçe, vicdanlarımızı egomuzun kontrolünden çıkarmadıkça, bu kötüye uçuş hızlanarak devam edecek.
Her iş niyetle başlar, fiille hayat bulur. Güzelliği korumak niyeti güzel işler doğurur. Çirkini temizlemek niyeti, yine sayısız güzellikle son bulur. Niyeti iyi olanın sonu daima iyi olur.
Vaat edilen; mevcudu, var olan denge ve güzelliği zorluyor, bozuyor, yaralıyor, kaldırıyor veya değiştiriyorsa, elimizi vicdanımıza koyup da gönülden hayır demeliyiz. Bunun cesaretle ilgisi yok, tamamen insanlık görevidir.
Ne demiş büyükler, “Niyet hayır; akıbet hayır.” Hayırlı günler hepimize.