“Hep denedin, hep yenildin. Olsun, yine dene, yine yenil, daha iyi yenil.”
Denemek… Azmetmek ile bence eş anlamlı. Azmettiğin için denersin, yoksa hep sabit kalırsın. Hani şu ‘konfor alanı’ meselesi işte. Strese girmemek için cesaret de gösterememek, ama hep istemek. Samuel Beckett’in yukarıdaki meşhur sözünde vurguladığı; vazgeçmemek. Yenilsen de en iyisini yaptığına inanmak.
İnsan, hayatı boyunca önce kendi ile savaşır. Sonra çevresi ile. Hiç yenilgisiz çıkabilen var mıdır bu savaşlardan? Sanmam. Zaten alınan yenilgiler değil midir insanı güçlendiren! Yenildiysen; çaba göstermişsindir. Yenildiysen; savaşmışsındır. Yenildiysen; aslında kendinin daha iyi bir versiyonunu hazırlamışsındır. Tarih boyunca da öyle olmadı mı zaten? Kazanılan her büyük zaferin altında daha da güçlü bir devlet için alınan bazı yenilgiler… Ne kazanıyor, ne de yenilmiyorsan, zaten dümdüz yaşıyorsun demektir. İçinde bulunduğun durumdan hoşnut, lakin ilerlemek için de tek bir adım atmıyorsun demektir.
Hayatta bazı yenilgiler olmalı, bazı hatalar yapılmalı ki kendi gücünü keşfetmelisin. Kolaylıkla önüne sunulan her şey zamanla değersizleşir. Uğruna ne kadar çabaladıysan o kadar değerli. Güçlü bir istek, karanlığın içindeki ışığı yakmaya yeter. İmkânsız gibi görünen, sonsuz tutku ile sıkı sıkıya sarıldığın inanç ile elde edilebilir. İşte o zaman gerçek bir zafer elde edilir. Afrikalı bir kâşifin dediği gibi; “Yolu olan yere herkes gider. Benim yolu olmayan yerlere gelecek olana ihtiyacım var.”