Hesenağa Abdullazade

Halide Halid 341 Görüntüleme Yorum ekle
9 Dak. Okuma

“Önce Vatan” Serisinden:

112 Günün Hasreti

Perdeyi araladığınızda, Güneşi esirgemiyorsa gökyüzü, O güzel günlerin bedelini ödeyen şehitler vardır.

Her defa resmi ile karşılaştığımda onun sonsuza dikilmiş bakışları bende bu yiğidin yokluğuna kuşku duyuruyor.

İçimde sanki bir ses bana: “O yaşıyor, uzakta değil” diye fısıldıyor.

Annesinin, babasının, öğretmenlerinin, arkadaşlarının onunla ilgili yürek yakan hatıralarını dinlesem de yine de inanamıyordum.

“Şehidler ölmez” demişler ya, bu çok gerçek bir kelam.

Kendileri yanımızda olamasalar bile insan onların hayatta olmadıklarına inanmıyor.

Değerli okurum, o yüzden bu gün Azerbaycan’da İkinci Karabağ savaşında yiğitlikle şehid olan, yani sonsuzluğa kavuşan kahramanlarımızdan biri ile hayalen yaptığım (onların her zaman hayatta olduklarını bir daha insanların hissetmelerinden dolayı) röportajı sana sunuyorum.

– Selam sayın Teğmenim.

– Selam, selam, Hoş gördük.

– Hoş bulduk, nasılsınız?

– Alâ, burda insan nasıl olabiliyorsa. Alâ…

– Alâ hissettiğinize sevindim.

– Oralarda ne var, ne yok? Aslında her şeyden haberim var, sadece ben de soru sormak istedim.

– Buralar aynı, gördüğünüz gibi. Sizinle olup bitenlerle, hayat yolunuzla ilgili biraz sohbet etmek istiyorum.

– Buyurun, siz sorun, ben de usulünce yanıtlayayım.

Orada olduğum zaman sohbet etmek istemiş olsaydınız, vallahi 5 dakikadan fazla benimle konuşamazdınız, zaman açısından. Şimdi zamanım çok. Buyurun, sizi dinliyorum.

– Başlayalım hayat yolunuzdan.

– Ben Abdullazade Hesenağa Şakir oğlu 9 mart 1993 yılında Azerbaycan’ın Lenkeran şehrinde sade, çalışkan bir ailede doğdum. Dünyaya gelişim bile mucizesiz olmadı.

– Nasıl bir mucize?

– Biliyor musunuz, benden önce annem dört evlat dünyaya getirmiş, ama hiç biri hayatta kalamamış. Sapasağlam bebekler nedeni tespit edilmeden dünyadan göçmüşler. Ben doğarken evimizde sanki düğün, bayram kutlaması varmış.

Annem diyor ki, doğuştan çok farklıymışım. Ne bileyim, üç ay anne sütü içmiş, uyurken de yemek yiyormuşum. Zayıf çocuk olmuşum, sık sık hastalanırmışım. (Gülümsüyor.)

– Bir süre sonra her şey yoluna giriyor, hastalık da benden uzaklaşıyor ve ben büyümeye başlıyorum.

Okula gitme çağına geliyorum. İlk gün derse giderken annem ders bitinceye kadar koridorda beni beklemiş. Öyle zannetmiş ki, ben sınıfta kalmam, ağlarım, onun peşinden koşarım, çünkü ben onsuz hiç bir yerde durmazmışım. Ben ise ders bitinceye kadar annemin peşinden ağlamadan derste oturmuşum.

– Anneniz, öğretmenleriniz, sizi tanıyan her kes sizin farklı bir çocuk olduğunuzu söyler.

– Diyorsunuz ki, şimdi kendime iltifat mı edeyim?

– İltifat değil, gerçekleri söyleğeceyinize eminim.

– Farklı derken ben de sizler gibi onlardan duymuşumdur farklı olduğumu. (Yine gülümsüyor.)

Zor hayat ortamında büyüse de, cesareti, onuru, mertliyi hayat ölçeğine dönüşen Hasanağa büyüdükçe VATAN onun onuru, bayrak ise baş tacı oluyor.

– Anlatılanlara göre, çocuk olmama rağmen, samimiyetim, sıcakkanlılığım, derslerime olan özenimle dikkat çekiyormuşum.

8. Sınıftayken anama askeri okulda eğitimime devam etmek istiyorum dedim. Annem önce onaylamadı. Bunun da sebebi evin tek evladı ve dört çocuktan sonra dünyaya gelişimdi.

Annem çok ısrar etse de, beni asker olmak düşüncemden alıkoyamadı.

2007 Yılında Lenkeran şehir Rövşen Bedelov adına 9 sayılı tam orta okulun 8. sınıfını yüksek notlarla bitirdim. Tek çocuk olmama rağmen, aynı yıl kendi isteğimle Cemşid Nahçivanski adına askeri lisede eğitimimi devam ettirmeye karar verdim.

– Askeri alanda kazanacağın başarıların o liseden başlamış olmalı. Asker olmayı neden bu kadar çok istediniz?

– Bu dünyada Vatan sevgisinden öte bir duygu var mı? Vatanını sevmeyen insanın annesine, ailesine ve devletine olan sevgisine inanmak zordur.

Vatan evin kapısından başlar. Ben de ömrümü evimizin kapısından son nefesime kadar vatana hizmet için adadım.

Bu yolda toplam 8 yıllık bir hayat hikayem olsa da, ebedi yolculuğa adım attım.

Önce askeri okulu, sonra Ali harp okulunda eğitim aldığım dönemlerde verilen tüm görevlerin üstesinden bir asker gibi gelmeye çalışıyordum. Askeri, taktiği, stratejiyi, teknolojiyi derinden öğrenmeye çaba gösteriyor, bu alanda bilgilerimi geliştiriyordum.

Vatan kutsaldır ve bu benim için tüm gerçeklerden üstündür. Annem diyor ki, “Oğlum vatanı bizden daha çok sevdin.” Öyle olması gerekiyordu.

Vatan, anne, bacı namusudur. Vatan topraklarına göz koyan düşman demek ki, anne-bacılarımızın namusuna da göz koymuş oluyor. Ben bunları görmezden gelemezdim.

Millet olarak var olmanın yolu vatan sevgisinde saklıdır. Bütün bunların farkında olduğum için asker olmaktan asla vazgeçmedim.

Yolumu, hedefimi netleştirip, bu yolda bir an bile yorulmadan başarıyla ilerledim. Bu yolu seçtiğime asla pişman değilim.

Bu adımlar Vatan topraklarında ebedi iz bırakmış.

Biliyorsunuz 112 gün benim naaşımı şerefsiz düşman yakınlarıma vermediler. O yüzden 112 gün ebeveynlerimin, sevdiklerimin gözleri yollara dikildi.

Babam Şakir kişi 112 gün gizli saklı benimle konuştu, annem Semile 112 gün onlara geri döneceğime inanmaktan vazgeçmedi, eşim 112 gün birlikte salacağımız gül bahçesinin hayallerini kurarak yolumu bekledi.

Her şeyden haberim var. Fakat,

‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’

Şairin bu satırlarıyla sevgimiz donanmış.

– Şehitlik sizin için nedir?

– Şehit için ‘mekanı cennet olsun’ derler ya hani, bence Şehit için cennet onun vatanıdır. Vatanı için canından geçmesinin sebebi budur.

Şehitten geçmiş zaman kipinde bahsedilmemeli, çünkü biz hep hayattayız.

Şehit kanıyla yıkanmış topraklarda, çiçekler bile geç solur. Bizim kanımız onları kurumaya, solmaya koymaz.

Şehidin vurulduğu yerde Güneş doğar, annesinin duasından doğan Güneş. Annem ağlarsa, cennetime yağmur yağar, heryer ıslanır.

– Velileriniz bu ayrılıkla bir türlü barışamadılar. Diyorlar ki, Hesenağa bize verdiği sözü tutmadı. “En kısa zamanda yanınıza geri geleceğim” demişti.

– Teselli vermek, sabırlar dilemek çok kolaydır. Annemin, babamın kalbindekileri kendileri ve Yüce Allah dışında kimse bilemez. Sözümü tutmadım diyorlar, fakat evlatlarının ebedi yaşamı seçtiğinin, ölmezliğe ulaştığının da bir taraftan farkındalar.

Oğulları hep onlarla, onu sevenlerle bir arada. Ben savaşa giderken, annem yanımdaydı. Ona sarıldım, ondan doymasam da, en azından onunla vedalaştım. Fakat babamla vedalaşamadım.

112 gün sonra ben geri geldiğimde babam çocuk gibi saçlarımı okşadı. Bakın, o zaman kendimi bağışlayamadım. Dedim keşke atamla da vedalaşabilseydim. Annem de, babam da çok yanlarında olmadığım için çok eziyet çekiyorlar. Eşim de öyle.

Aldıkları nefesi hissettiğimi unutuyorlar.

– Teğmenim, özgeçmişinizden kısa söz ettiniz.

– Bu arada sizden bir ricam olacak.

– Buyurun tabii ki.

– Siz özgeçmişimi bu yazının sonunda paylaşın. Sohbetimin samimi, candan olan kısmına terimler katılıp, duygusuzlaşmasını istemem.

– Baş üstüne, siz nasıl isterseniz, öyle olsun.

– Başınız dert görmesin!

HESENAĞA ABDULLAZADE’NİN ÖZGEÇMİŞİ

Hesenağa Abdullazade 1993 yılı 9 Mart tarihinde Lenkeran şehrinde dünyaya geldi. 1999-2007 yıllarında R.Bedelov adına 9 sayılı Lenkeran şehir tam orta okulunda, 2007-2010 yıllarında ise Cemşid Nahçivanski adına Askeri lisede eğitim aldı. Lisans eğitimini 2010-2014 yıllarında Haydar Aliyev adına Azerbaycan Ali Harp Okulunda (AAHM) aldı. Bu okuldan ‘teğmen’ rütbesiyle mezun oldu. 2014-2015 yıllarında Silahlı Kuvvetlerin Telim-Tedris Merkezinde katıldığı subay geliştirme kursunu başarıyla bitirdi.

Hesenağa Abdullazade 2015 yılında Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Gedebey ilinde yerleşen ‘N’ sayılı askeriyesinde hizmete başladı.

2017 yılında hizmetini ‘Kıdemli teğmen’ rütbesi alarak devam ettirdi.

Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin kıdemli teğmeni Hesenağa Abdullazade 2020 yılı 27 Eylül tarihinde Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri tarafından Ermenistan işgali altında olan arazilerin azad edilmesi için başlanan Vatan muharebesi zamanı Murovdağ’ın azadlığı uğrunda giden çatışmalarda yer almış, daha sonra ise Ağdere ve Kelbecer cephelerinde savaşmış.

1 Ekim tarihinden itibaren Hesenağa Abdullazade ile iletişime geçilememiş. 2 Ekim tarihinde Kelbecer arazisinde, hakim yükseklikler uğrunda giden dövüşlerde pusuya düşerek kahramanca şehit olmuştur. Naşı uzun süre bulunamamıştı. 14 Ocak’ta itkin düştüğü Kelbecer arazisinde şehit olduğu tespit edilmiştir. İkinci Fahri Hiyaban’da toprağa verilmiştir.

Azerbaycan’ın arazi bütünlüğünün temin edilmesi uğrunda operasyonlara katılan ve askeri birimi karşısında konulan görevlerin icrası zaman vazife borcunun üstesinden şerefle geldiği için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 24.06.2021 tarihli serencamına istinaden Hesenağa Abdullazade ölümünden sonra ‘Vatan uğrunda’ madalyasıyla, ‘Kelbecer’in azad olunmasına göre’ madalyasıyla, ayrıca 3-cü dereceli ‘Reşadat’ madalyasıyla teltif edilmiştir.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Halide Halid
Bağlantılar:
Araştırmacı Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version