Son dönemde artan olaylar üzerine böyle bir yazı yazmak istedim. Holiganizm. Holigan sözcüğü hakkında birçok teori olsa da daha çok gürültücü bir İngiliz ailesi olan ailenin “Hooligan” soy adından geldiği karşımıza çıkmakta. Sonuç olarak holigan gürültücü, aşırı tutkun, fanatik tarafı ifade etmek için kullanılan bir terim. Bizim ülkemizde ve bizim gibi duygusallığı aşırı olan ülkelerde yani profesyonel ve soğuk kanlı tavır sergilemeyi beceremeyen ülkelerde holiganizmin sonuçları oldukça ağır olabiliyor. Ülkemi seviyorum, insanımızı seviyorum ama biz bazı şeyleri gerçekten kontrol edemiyoruz. Eğer biri bizim tarafımızdaysa onu ölümüne destekliyoruz. Hatalı olsa bile, sen hatalısın biraz sakin ol, demek yerine o şahsın sonuna kadar yanında duruyoruz. Böyle yaparak o hatanın da yanında durmuş oluyoruz. Bunun sonucu olarak kendimizden olmayan insanlara karşı dürüst ve objektif bakmaya yetimizi kaybediyoruz aslında. Hatalı olan kendi çocuğun bile olsa ona hatalı olduğunu, karşıdakinin haklı olduğunu söyleyebilmeli insan. Çocuktan örnek verdim çünkü çocuğumuz kadar yakın birine yapılan davranışlarda duygusal davranmamak pek elde olmuyor.
‘Ne olursa olsun bizdensen haklısındır’ mantığıyla olaylara baktığımız için bir yerlere gelmek isteyip de gelemiyoruz. Sonra acaba sorun nerede diye etrafa soruyoruz. Sorun bizde dostlar. Sorun taraftarlığımızda. Aynı takımda olan oyuncular birbirinin destekçisi olur sözünü yanlış anladığımız için olumsuz olaylarda bile yanlışın yanında oluyoruz. Yanlıştan döndürmek, yanlışı öğretmek de bir destektir.
Holiganizm en çok futbolda görülüyor. En güzel örnekleri burada çıkarabiliriz. Daha üzerinden çok geçmedi, iki rakip takım karşı karşıya geldi ve nefret, kin, düşmanlık beslenerek o futbol maçı izlendi ve oynandı. Daha maç bitmeden etkileri sahaya yansıdı. Geriye düştüğü için düşman edilecek kadar mı önemliydi bu maç? Hayati önem taşıyan herhangi bir şey için bu kadar taraf olmazken neden hiçbir önemi ve katkısı olmayan bu müsabaka için bu denli kendimizi kaybediyoruz peki?
Futbol güzel bir eğlence aracı. İnsanlar eğlensin diye bulunan bir oyun ama endüstrileştikçe içinde daha da hırçınlaşmış bir güruh barındıran organizasyon haline geldi. Kardeş olalım, dost olalım, aman el ele gönül gönüle olalım falan demeyeceğim. Düşman olmayalım yeter. Milli bir maç olduğunda bütün takımların oyuncularından kurulu bir takım çıkıyor bizi temsil için sahaya. Sen o takımı tutarken en yakın dostun, eşin ya da annen baban farklı bir takım tutuyor. Bu bir gönül verme meselesi. Düşman olacak kadar önemli bir mesele bile değilken ne diye bu kin bu nefret? Tamamen duygusal… mı?
Bu sadece futbolla da kalmıyor. Hemen hemen her konuda bu şekilde bölünmüş haldeyiz farkında mısınız? Din konusu, siyaset konusu, kıyafet konusu… Daha bir sürü konu var. Bir adamın peşinden gittiği dini topluluk diğer topluluğu dışlıyor ama bakıyorsunuz hepsi tek bir dine mensup. Bir partiyi destekleyen muhalif partiyi destekleyene karşı öyle kin ve nefret biriktirmiş ki şehri altınla kaplasa, fakir kimse bırakmasa, ne kadar hastalık varsa yok etse bile bir bahane üretip bu partiden nefret etmeyi başarıyoruz. Halbuki bütün tarafların istediği bir ortak payda var ortada. Kimin yaptığının ne önemi var ki. Göreceğiz bir hafta sonra. Bir seçim var ve biz yine istenmedik olaylarla karşı karşıya kalacağız. Umarım en ufak sıyrıklarla bu seçimi de atlatırız.
Gelişmemiz lazım. Her konuda kendimizi geliştirmeliyiz. Holiganizm bizi geriye götürüyor. Tüm dünyaya rezil olmamız bile insanlar için yaptığı yanlışı engelleyecek bir neden değil artık. Ar damarımız mı çatladı? Ne bu öfke? Taraf olacaksak, illa bir tarafı seçeceksek bu ‘insanlık’ tarafı olsun. Empati kuramayan bir millet olduk çıktık. Biraz olsun halden anlayın! Huzurlu bir gelecek dileğiyle, sağlıcakla kalın.