Yollar kıvrılır zihnimin kıvrımlarında. Ruhumun duygusunu tattırırım, gördüğüm her martıya. Uzadıkça uzar istikametim. Velev ki hayatımın üstündeyim. Bükülmez sınırları büküp aşılmayan dağların ardına giderim. Yoldaşım olur tüm kuşlar. Ardımda büklüm büklüm dalgalar.
Ve hissine özenirim denizin; olan her şeyin duygusunu nefesime hapsetmek ister, buram buram o mis gibi kokusunu ciğerlerime çekerim. Özgürlüğünü tadımlar ruhum, damakta dinmeyen bir tat. Dünyaya değil, hayale ait sanki bu hissiyat.
Gözlerimi kapatır, parmağımı mavi göğün altına uzatır ve bir ada seçerim bir daha hiç ayrılmamak adına mutluluğundan. Doyasıya gezerken sokakları huzura çıkan adalarda, hissimi kaldırımlara emanet eder, pencere gözlü evleri şahit tutarım adımlarımla.
O vakitlerde zamanı büker, havada süzülen kuşların kanatlarına saklanır, özgürce salınırım hülyalarda. Bırakırım kendimi zamansızlığın aguşuna. Götürsün beni bilmediğim diyarlara. Cennetin duygusunu hissedeyim bir anlığına tüm azalarımda.
Duygular var sezilmeyen, tanımdan uzak kalıptan münezzeh. Diller tekrire çalışsa ne yazar? Dudaklar lal ve ebkem kesilirken hayatta. Dünya uzak, kavramlar tuzak. Hissedar olmaya kabil mi yüreğin? Habil’ini bekler bir mahkum gibisin.
Pencerenden yansıyan baharda haşır huşur yeşil yapraklar bize baharı fısıldar, yeniden dirilişi simgeler gibi her an. Yokluğunda olur her yer hazan. Çiçekler, güller konuşur gibi bizimle, yeşerir her daim sevgiyle ve ilgiyle. Rengarenk tomurcuklarıyla insana ümit aşılar muhabbetle.
Diriliş de ölüm de haberdardır dünyadan. Gözlerin gördüğü çiçeklenen baharlar, ki onlar devasa bir ihtişam. Hafiften gün geceye dönünce bir encam ile kendini gösterir şam. Yıldızlar tüm parıltısıyla karanlığa aldırmadan parıldar.
Hava aydınlığa kavuşunca martılar sağa sola hızlıca uçuşur. Dünyaya mutluluğu yayar gibi, bahar vakitlerinde de düşünceleri savurur. Keskin bir ısrarla koparıp ayırırken bedenden ruhu, zafer nidaları gibidir şimdi göklerde uçuşu.
Zaman kayıyor gibidir, göklerde süzülürken. Oysa şu anda muhabbeti yaymalı, mutluluğu haykırırken. Sahi nereye yetişiyor bu martılar? Nedir bu dinmeyen telaşlar? Her yerde martılara özenmiş insanlar koşturuyorken vakitlerde, hayrola neden bu endişe? Görmüyor musun, bak ruhunun içinde bin bir neşe…
Hülyalar içinde saklıdır o sonsuz huzurun. Denizler, gökler ve mavilikte uçan kuşlar içimizdeyken, biz ki içimizdeki sonsuz bahardan habersiz fani anların içinde yaşarız her an. Fısıldarken zaman fani içindeki baki olanı, insan içindeki pınarı görmek adına ne bekler ki durmadan?
Ruha teslim olunduğundan beri yek ahenk bir hal kuşatır çehreyi. Mevsimlere bürünmüş güzellikler ile hayale aldandığımızdan beri, rüyasından uyanmak istemeyen biri gibiyiz sanki. İçimizdeki neşe, parıldayan mutluluk ile yansıyor hayata biçim biçim.
Neden, niçin, nasıl, niye? Düşünmeden uçarken sahir bir kelama doğru sorgusuzca göklerde, gerçeğimi yüzüme vurur deli rüzgar. Mavisine vurgun sanki tüm dalgalar. Çarparken yüzümüze suları, uyanır yaşama; konar bendimizin cism-i ruhu, hayatı.
Biz huzuru heceleriz yaşamda duyulan sevinçle. Rüyamızı hayata katmak için her vakitte.
Huzur ve muhabbetle…