Sevgili Okurlarım,
Bugünkü konum çok iç açıcı değil ne yazık ki…
Nerden aklıma geldi? Neden bu konuya değinmek istedim? İnanın ben de bilmiyorum. Çevremdeki örnekler olsa gerek… Nasıl anlatsam? Nereden başlasam? Nasıl siz okurlarımı da üzmeden konuma giriş yapsam diye düşünüyorum. Bir çocuğun eğitiminin de dahil aileden başladığı gerçeğiyle giriş yapalım. Tuvalet eğitiminden tutun da büyüklere saygı, sevgi, hoşgörü ve yaşının gereği kendisinden istenen şeyler vardır.
Günümüzde biliyorsunuz ki sağlıklı evlilik kuran %20-%30 civarında aile var. Bu rakam bizler çok küçükken, eskiler deriz büyüklerimiz, hatta nine dedelerimiz varken kat kat daha yüksekti bu oran. Önceden ailemizle yolda yürürken, kendim çocuk olmama rağmen başkalarının çocuğunu severdim ve kendilerini de yolda giderken, otobüste, dolmuşta çocuklarına sevgi ile yaklaştığı görüntüler olurdu hep gözümde. Bayramlarda herkes ailecek toplanır, büyükleri ziyarete giderlerdi. Biz giderdik, ziyaretimiz bittikten sonra ailemizin de izniyle şeker toplamaya giderdik mahallemizin çocuklarıyla oynardık. Yüzümüzdeki gülücükleri toplasan, ortaya koca bir buket olurdu o zamanlar…
Tabii bu yıllarca hep böyleydi ve herkes çok mutluydu. O zaman da belki eşinden şiddet gören kadınlar vardı. Huzursuz yuvalar… Bu yüzden bir gün teyzenin birine sormuşlar, nasıl 65 yıl evli kaldınız? Teyze de, “Bizim zamanımızda bir şeyler kırıldığında çöpe atılmazdı, tamir edilirdi…” demiş.
Şimdi anladınız mı ne demek istediğimi? O kadar kıymetliydi ki her şey sevgide, para da, ailede, değerlerimiz de… Çocuklar da, aileden habersiz bir yere salınmazdı, hiç kimse başıboş değildi ama yine de mutluydular. Peki ya şimdi?
Ne çocuk kaldı ortada… Ne çocukluk, ne annelik, ne babalık! Ne de kıymet verdiğimiz dede ve ninelerimiz. Ben çok özlüyorum, biliyor musunuz? Kendi çocukluğumu anımsadım da bir an küçükken parmağım kanasa sanırdım ki bu çok büyük bir dert benim için. Ama büyüdükçe anlıyor insan canı nasıl yanıyormuş.
Her neyse, biraz duygulandık ama konu konuyu açmak da okurlarım… Şimdiki nesile bakıyoruz da sanki herkes herkesten vazgeçmiş gibi. Sizler de fark ediyor musunuz?
Öyle bir hale geldi ki, bekar olanlarımız dahi evlenmek istemiyor. Neden peki Şerife Nur Hanım? dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü boşanmalar çoğaldı, çocuklar ailelerden ayrı yaşıyor. Belki de böyle olmadan da o küçük dünyasında çocuk psikolojisi bir takım sebepten, bir şeylerden tam etkilenmişken, aynı zamanda okumaya çalışırken, bir de üzerine ailesinin vermiş olduğu huzursuzluk çocuk psikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir. Şimdi sorarım size, bu çocuk ya annemi ya da babamı kaybedeceğim korkusuyla hayata ne kadar tutunur veya tutunabilir? O çocuktan bir gelecek beklemek, sağlam bir psikoloji beklemek ne kadar doğru bir adım olur sizce?
Niye Şerife Nur Hanım, bizler de okuduk, erken yaşta evlendik demeyin sakın bana! O sizin devrinizi, bu devir onların devri. Ne o zamanki imkanlar aynı, ne de o zamanki insanlardaki zihniyet ve kafa yapısı!
Kendini değersiz hisseden bir çocuk ne hisseder?
Ben kendi adıma söyleyeyim, çok üzülüyorum. Sanki şu anki nesilin çocukların yaşadıklarını görünce, Allah korusun sonra da kötü alışkanlıklara meyil ediyorlar!
Huzursuz bir ailede yetişen çocuğun psikolojisini kendi dünyanda sizlerle paylaşmak istedim. Arada bir sert çıkışlarım olduysa affola… Allah herkesin yavrusuna güzel adımlar attırsın deyip konuyu noktalandırmak istiyorum. İyi okumalar dilerim meleklerim.
Çocuklar yaş çimento gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır. (Haim Ginot / Çocuk Psikiyatristi)