İçimizde Kalanlar

Betül Fırat 592 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Bazen olur ya; insan tam bir şey diyecekken susar, tamamlanmamış bir cümle asılı kalır havada. Belki gereği yoktur tam olmasının her şeyin, belki de boş vermişizdir. Ne olursa olsun kalır içinizde sustuklarınız.

Siz susunca önemi kalmaz bir şeyin. Bazen olur öyle; sanki söylenecek her şey söylenmiş ve size söz düşmezmiş gibi hissedersiniz. Sustuklarınız büyür içinizde. Kendinizi değil boğazınızda düğümlü kelimeleri nereye bırakacağınızı bilemezsiniz.

Neden susar ki insan mesela? Karşınızdakinin anlamayacağını düşündüğünüz yerde susarsınız mesela. Belki bir haklılık yarışında da susmuş olabilirsiniz ki; size göre herkes haklı.

Bezen de söz ile anlatılamayacak duygular birikmiştir içinizde ama oturup bir türkü yakayım da diyemezsiniz ki şimdi.

İnsanlar insanlara hasretken de susmuş olabilirsiniz, olmuştur da zaten ya da karşınızdaki olmamıştır daha.

Çoğu zaman da söylemeye vakit olmamıştır. Hep dardı çünkü zamanlar uzun uzun anlatmaya. Siz de çareyi susmakta bulursunuz, bu mümkündür.

Bazen karşınızdakinden fırsat kalmaz mesela; her zaman çok önemlidir onun anlatacakları ve sizin bir değeriniz yoktur onun karşısında. Yenik başlarsınız muhabbete.

Kimi zaman da içinizi şişirirler anlata anlata; sadece onlarda vardır anlatacak şeyler çünkü. Siz yine muhabbet uzamasın diye susmakta bulursunuz kaçış yolunu. Hoş siz sustukça daha beter beyninizin içinde çan çaldırırlar ya yine de umursamazsınız.

Konuşup anlaşmaya hep başkalarının ihtiyacı vardır genelde; çöp tenekesi görevi görürsünüz o zaman da. Hadi geçmiş olsun.

Bir bakmışsınız varsınız bir bakmışsınız yoksunuz ama hep diğer insanlar gezinmiştir beyninizde ve siz de izin vermişsinizdir buna. Dolmuş dolmuş taşamamışsınızdır, şişmişsinizdir patlayamamışsınızdır artık gereksiz lakırdılarla.

Bir gün bir bakmışsınız anlatılan masal gibi gelenlerle içiniz bayılmış, kanınız çekilmiştir; hiç derdiniz yokmuş gibi bir de insanların bitmeyen muhabbetleri içinde kendinize bir yer bulamamışsınızdır.

İşte karşılık veremediğiniz her şey içinizde kalır o zaman. Zamanında itiraz edemediğiniz, her zaman iyi dinleyen siz olduğunuzda ve anlatacak neyin var ki muamelesi gördüğünüzde; hep içinizden konuşmuşsunuzdur. Bu da size huzursuzluk veren bir dolu düşünce olarak geri dönecektir mutlaka.

Belki de alışkanlıktır susmak. “Bir lafa bakarım, bir söyleyene.” modu olsa gerek. Basit gelir size bir yerden sonra günlük tasalar, konuşmalar. Ama bana anlatmayın da diyemezsiniz. Yine içinizde kalır karşınızdakine sen de sussan güzel olur, diyememek.

Sustukça ve içinizde bir şeyler kaldıkça birikir dağ olur. Patlamaya yakın bir volkan gibi içinizdeki ağırlıkla gezersiniz. Bir gün bir yerde de patlarsınız; bütün birikmiş duygularınızla siz artık siz olmazsınız.

Herkesin yapısı farklı tabi ki; birinin eline iğne batar yaygara koparır, siz ise katranların içinde kalmışsınızdır ama susarsınız, yeterince yaygaracı var diye.

İçinizde kalanlar sadece söyleyemedikleriniz de değildir üstelik. Yapmak isteyip de yapamadığınız her eylem içinizde kalır. “Ah o gemide ben de olsaydım.” diye iç geçire geçire yine susarken bulmuşsunuz yine kendinizi.

Sonra bir bakmışsınız kendinizi de içinizdekileri de atacak yeriniz kalmamış. İçinizde dağlar, denizler dolmuş dolmuş ama hiç birini azaltamamışsınız.

Yapmadıklarından daha fazla pişman olur insanlar, yaptıkları yanlarına kar kalmasa da. Denemek istediğiniz ama yapamadığınız her şey içinizde lavdan bir yol olmuş; az gitmiş uz gitmişsiniz ama bitmemiş yolunuz. Bir de bakmışsınız zamanın içinde bir siz yitmişsiniz.

Sustukça sizden geriye bir şey kalmamış. Oysa söylenecek sözleriniz, gidilecek yollarınız ve daha yapacaklarınız vardı; hepsi içinizde kalan.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar / Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version