İçsel Uyanış

62 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

“Kadın hayallerini, umutlarını, olmak istediklerini bir erkeğin vicdanına, aşkına, samimiyetine; günün sonunda pişmanlık içinde, aklının karışmasına, yanılgılarına bırakmamalı.”

Bu cümle… İşte bu cümle beni aldı, nerelere götürdü bilemezsin, Nermin!

Belli belirsiz nedenlerle, sanki yüksek bir dağın tepesinde haykıran bir kadını ya da hızlı akan bir nehrin başında, “Evladımı bana geri ver!” diye inim inim inleyen bir kadının feryadını duyar gibi oldum.

Kafamı sallayıp dudaklarımı bükerek, genelevde çalışan bir hayat kadınının vurdumduymaz, buğulu camlara bakan gözlerini gözlerimde hissettim. “Bir an önce bitsin bu işkence, son bulsun bu sahnedeki rolüm ve ben özgürlük içinde son günlerimi yaşamak istiyorum.” Veryansınıyla, içsel feryadı figanına kadınların şahit oldum.

Kalbi daralan, daraldıkça genişleyip Rahman’a açılan kapıların gıcırtısından; çektiği acıların ödülünü almak istiyor gibiydi. Onu sarıp sarmalayan, destekleyen “Hiç kimsen yoksa ben varım.” diyerek kulağına fısıldayan rahmani sese, beş vakit gizlice bazı kadınlar kulak vermek istiyordu…

İşte o kadınlar… İşte o çilekeş kadınların tek kurtuluşu, ezanı tazim ile huşu içinde dinlemekti. O rahmani sesi duydukları anlarda iliklerine kadar irkiliyorlardı. Sanki tüm günahları o sesle temizleniyor, Yaradan’ın himayesinde barınıyorlardı. Ya da affedileceklerine dair ümitleri yeşeriyordu. Çünkü “Umutsuzluk yok.” diyordu o içlerindeki ses.

Sen kaderinin esirisin. Esir olan hemen öyle esaretten kurtulamaz. Düşünürsek, kim bir şeylerin esiri değil ki bu hayatta? Bizler hep bir şeylerin esareti içindeyiz. Paranın, mevkinin, şöhretin, tutkularımızın esiriyiz.

Kadın öyle mi? Kadın için anası, babası, eşi düşünür. Yani diğerleri her şeyin en doğrusunu bilir, kadının fermanı kesilir. Sorulmaz… “Kızını, bacısını, karısını dövmeyen dizini döver.” sözü, onların şuuraltındaki rehberleri oluverir.

Kumar oynarlar kadının hayatıyla… “Ya tutarsa, ya her şey yolunda giderse?” Çok iyi bir işe imza atmış olacaklardır.

Her şey, bir şeyi iyi yapmak için başlar bu dünyada. Güç ve iktidar sahibi olmak için, bir başka insanın hayatını güzelleştirmek için… En çok da kadınlar adına bu dünyada kararlar alınır.

Ve sonunda kadının canına tak eder. İçsel bir uyanışla, kendi hakkında, kendi için bir hüküm verir. Kendi yolunu kendi çizme isteği uyanır kalbinde.

Kendi doğruları üzerine diğerlerine yol yürütmek isteyenler, gerçekler gün yüzüne çıksın istemezler. Güneş, balçıkla sıvansın isterler. Ama kadın karar verirse, ondan korkun! İnanın, küllerinden yeniden doğmasını bilir.

Koşullar ne olursa olsun, olmak istediklerinin peşinden gitmesini bileceksin, Nermin! Bir olgunluk, bir sakinlik getirir insana tüm yaşanmışlıklar.

O an, o dakika, o saniye…

“Güneş, tüm kızıllığıyla batmak üzereyken bile adeta tüm renkleriyle bir şölen sunuyor.” dedi içinden kadın.

“Ben ölmüyorum, yeniden tüm ihtişamımla doğacağım saatlere hazırlanmak için gidiyorum.” Güneş, ümitle ona el salladı.

“Giderken bile tüm renklerimle sizi kendime hayran hayran baktırmak için gidiyorum.” diye cevap verdi güneş.

Kadın, böylece bir şeyi çok iyi yaptığını fark etti. İyi yaptığı bir şeyler üzerine kafa yordu… Küllerinden yeniden doğmak için adım atmaya karar verdi ve azimle, hiç kimseye takılmadan özgürlük içinde yürüdü.

“Şikâyeti bırak!” dedi. “İyi yaptığını düşündüğün bir şeyi bul ve ona odaklan!”

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Danışman
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version