İçsel Yolculuk: Erdem Arayışı

Fatma Rabia Muslu 364 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Boynu bükük gitsek, bildiğimiz tüm eşikleri geçsek, ardımızda koca kargaşaları bırakıp bilmediğimiz yerlere varsak, geçer mi şu yürek sancısı, şu burukluk, şu derinden incinmişlik… Şairin dediği gibi; “nereye gitsem varamadığım yerdeyim.”

Bir yolculuğun hikayesi var dudaklarımda; içinde kaybolmuşluklar, arayışlar ve huzursuz bir ruhun dalgaları var. Bu hikaye, adımların sessizce düştüğü topraklarda başlar. Her bir adım, bir önceki adımın izini siler. İnsan, yükü omuzlarında ağır bir şekilde yürürken, her bir eşiği aşmakta bir umut arar. Bu umut, bazen bir tebessümde gizlenir, bazen de bir dost elinin sıcaklığında. Ancak yine de bir eksikliktir onu saran, bir yaradır kanayan.

Yolculuk, sadece fiziksel bir hareket değil, aynı zamanda içsel bir geçiştir. İnsan, kendi içindeki labirentlerde dolaşırken, bazen kendi kendine en büyük yabancı olabilir. Kendi içindeki sesleri dinler; fısıltıları, çığlıkları ve sessizliği. Her bir ses, ona kendi varoluşunun bir parçasını fısıldar. Ve insan, bu sesler arasında kaybolurken, aslında kendini bulmaya çalışır.

Yolun kenarında bırakılan kargaşalar, geride kalan hayatın yankılarıdır. İnsan, bu yankıları arkasında bırakıp yeni bir başlangıç yapmayı diler. Yeni yerlere varmak, belki de yeni başlangıçlar yapmak için bir şanstır. Ancak her yeni başlangıç, kendi içinde yeni bitişleri de barındırır. Ve insan, bu döngü içinde, varlığının anlamını arar durur.

Yolculuk sırasında insan, kimi zaman kendisini bir aynanın önünde bulur. Bu ayna, ona kendi gerçek yüzünü gösterir. Ve bazen bu yüz, ona acı verir. Çünkü insan, en derin yaralarını en iyi kendisi tanır. Bu yaralar, onun en büyük öğretmenidir. Ona sabrı, anlayışı ve kendini aşmayı öğretir.

Bir şairin dediği gibi, “nereye gitsem varamadığım yerdeyim” cümlesi, insanın kendi içindeki sonsuz yolculuğunun özeti gibidir. Bu, belki de varlığın en büyük paradoksu, en derin sırrıdır. İnsan, bu sırrı çözmeye çalışırken, aslında kendi varoluşunun derinliklerine yolculuk eder.

Ve bu yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmek değil, aynı zamanda kendi iç dünyasında bir yolculuktur. İnsan, kendi içindeki bu yolculukta, belki de en büyük erdemi, en saf huzuru arar. Ve bu arayış, onu her zaman yeni ufuklara, yeni anlayışlara taşır. Ancak bu yolculuğun sonunda, insanın bulduğu şey, sadece kendi içindeki sonsuzluktur. Bu sonsuzluk, ona her zaman daha fazla bilgi, daha fazla anlayış ve daha fazla huzur vaat eder.

Sonuç olarak, bu yolculuk, bir insanın kendi içindeki en büyük yolculuktur. Ve bu yolculuk, hiçbir zaman bitmez. Çünkü insan, her zaman kendini aşmanın ve kendi içindeki sınırsızlığın peşindedir. Bu peşinde koşulan sınırsızlık, aslında onun kendi ruhunun derinliklerinde saklı olan en büyük hazine, en saf güzelliktir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version