İletişim, bir sürü araçla ya da yöntemle uygulanabilecek ve günlük hayatın en basit olaylarından birisidir.
İletişimsiz miyiz?
Bu soruyu sormamın asıl nedeni aslında bir tür yakınmanın yansımasından ibaret olmakla birlikte bu konunun artık tamamen insansı bir sorunun göz ardı edilmesinden kaynaklanıyor. Birbirimizle yüz yüze konuşurken yahut telefonla ya da mesajlaşırken iletişim kurduğumuz düşüncesindeyiz. Ama bence iletişimin tüm gerekliliklerini yerine getiremiyoruz ya da şöyle demek daha doğru olacaktır; İletişim kurmak için her şey varken bunu değerlendirmekten neden imtina ediyoruz?
Çok spesifik bir örnek vermek istiyorum.
Babam 90’larda gurbetteyken ayda bir ilçenin tek telefonundan annemle iletişim kurarmış yani o imkansızlıkta bile bu nimeti değerlendirmeyi başarabilmiş şimdi ise her şey o kadar teknolojik ve ileri oldu ki saliselerle dünyanın her yerine ulaşabilir olduk. E madem bunu bir fayda olarak görebiliyoruz neden faydalanmıyoruz. En yakınımızdakileri arayıp 5 dakika bile konuşmuyoruz. Birbirimizden o kadar uzaklaştık ki teknoloji bile bu uzaklaşmayı gideremez duruma geldi.
Geçen bir araştırma yazısı okudum. Ortalama bir Türk vatandaşı günde 8 saat telefonda vakit geçiriyormuş. Günde 8 saat telefonu açık olan bir insan neden 5-10 dakikasını ailesine ya da arkadaşlarına ayıramaz oldu. Gerçekten her seferinde meşgul mü ya da artık bu iletişimsizlik boyutu onu her türlü ortamdan uzaklaştırdı mı?
Aslında mesele sadece teknoloji ile de alakalı değil. Yüz yüze konuşurken bile bir iki dakika sonra ya başka tarafa bakıyoruz ya da telefonumuza uzanıyoruz. İnsan değişime ve yeniliğe açık bir varlık ama sanki dünyanın değişmesi insanların iletişimli bir iletişimsizliğe doğru sürüklemekte. Sohbet kültürünün yerini sosyal medya kültürü almaya başladı. Bu da bizi daha anlayışsız bir toplum olmaya itmekte.
Birbirini dinlemekten anlamaktan empati kurmaktan en çok da saygı göstermekten uzak her saniye tahammülsüz olmaya programlanmış insansı robotlardan kurulu bir toplum olmaya başladık.
Kendimizce yararlı sandığımız ama özümüze zarar veren ne varsa onlara bağlandık, tutuklu kaldık. Hocalarımız eskiden sınavlarda vakit öldürmeyin derdi. Ne yazık ki zaman bizi ezmeye sorumluluğunu harfiyen yerine getirmeye devam ediyor. Vakti öldürmeyi çok iyi biliyoruz. Ama vakit ilerledikçe neden öldürdük diye sormaktan da geri durmuyoruz. Henüz vakit varken iletişim kurmayı ve o saçma sapan bizi zehirleyen ne varsa elimizin tersiyle itip öldürdüğümüz vakti hayata tekrar bağlamak için sevdiklerimizin sesini daha çok duymalıyız.
Tebriklerrr
Sosyal medyada harcanan boş vakit insanları yorduğu için, asıl ayırması gereken sevdiklerine zamanı ayıramaz oldu bencede dediğin gibi.
Harika bir yazı olmuş. Sonuna kadar hak veriyorum
Teşekkürler 😊
Sadece hafta sonu tatili olan sadece pazar gününü ailesine ayıran ben dahi kendimi arayıp bulamaz oldum. Bizi bu hale sokan malesef iş yükünde bilişsel zihinsel durumlardır. Sadece iş için kullandığım telefon bile bana yük olmaya başlarken ailemi arayıp 1 dk yüzleri görmek o kadar mutlu ediyor ki beni ama çalışırken bu çok zor oluyor. Kaleme aldığın bu kısa ama anlamlı köşe yazının gerçekten nokta atışı bir yazı olduğunu burdan ifade ediyorum yüreğine sağlık
Yazılarını ve paylaşımlarını gerçekten severek ilgiyle okuyor ve takip ediyorum. İnsanın yaşantılarını bire bir anlattığı yazıları ile gerçekten insana kendini bulduruyor. Tebrik eder başarılarının devamını dilerim.
Çok teşekkür ederim elimizden geldiğince yazmaya devam ediyoruz psıkososyal konular da ki fikirlerimizle bir nebze olsun yararlı olabilmek ıcjn gayret etmeye devam ediyoruz
Eskileri yaptığı çay muhabbetleri ve elektrik kesildiğindeki Yaşanan geçmişin hayalleri hep anlattıklarını anımsattı ama malesef ki çocuklarımız bunları bile görmüyor. Soyut bir toplum oluşmaya devam ediyor.
Degerlı yorumların için teşekkür ediyorum saygılarımı sunarım
Bu kadar doğru bir tespit olamaz. Kendimize bile vakit ayıramaz olduk.
Kaleminize sağlık kenan bey
Teşekkür ederim Selçuk bey