İlmin Ahlakı ve Gönüldeki Tasavvuru

Zübeyde Demir 604 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Gelin seyredelim âlemi; âlem, derya içredir. Gönül, deryada bir ukba gemisi; pusulası akıl ve kılavuzu ilim, menzili ise Aşktır. İlim, gönle huzur, ruha şifa veren bir zemzemdir. İlmin gönül, akıl ve ruh üçgeninde ahlakî melekelerine dem vuracağımız bu yolculukta bir nebze ola susayan gönüllere şifa olalım.

İlim neydi, ilmin ahlakı neydi, gönüldeki tasavvuru nasıldır ve akılla idrak edilen bilginin gönülde yeri var mıdır? İlim bir rızıktır, ilim hakikatin perdesidir, ilim Aşkın kâinattaki cümlesidir. Bir kalemdir ilim; âlemi yazar gönle. Bir nefestir ilim; âdemi sınar kafeste. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî de (v. 597/1201) Kur’an’da yer alan ilim kelimesinin; “bilme, görme, bildirme, kitap, Kur’an, resul, anlama, akıl etme, ayırt etme, ayırma ve üstün olma” gibi on bir kadar anlamda kullanıldığını kaydeder.[1] Antik Yunan filozofu ve bilgesi Platon’a göre ‘bilginin iki temel özelliği vardır: doğru olmak ile var olan hakkında olmak’tır.[2] İlim öğrenmenin temeli ise “okumak” ve “araştırmak” üzerine kuruludur. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ilk vahyi olan “oku” emri ile peygamberliğinin başlangıcı, bu temele dayanmaktadır. Sonra ikinci bir “oku” emrini “kalem”, “öğretme” ve “ilim” kelimeleri takip eder. Kimin ilme meyli yoksa, o kanatsız uçan bir kuş gibidir. Kanadı olmayan kuşun vay haline. Kimin aşka meyli yoksa, o mevsiminde solan bir gül gibidir. Aşkı dillendirmeyen bülbülün vay haline. Akıl, kalbin sözünü dinliyor İmâm-ı Gazzâlî’ye göre. Gönlün süzgecinden geçiyor ne geçiyorsa. Mevsiminde solan gülün macerasında, kanatsız bir bülbülden güzel terennümler işitemezsin. Bir de ilmin nuruna tezat, ateş kadar inatçı, pervasız, can yakar cehalet; dinlemez, anlamaz, fark etmez, akletmez onun önderi. Bir putu vardır ruhunda, “biz böyle gördük” putu. Bir İbrahim gerek; İbrahim olmak gerek o putu yıkmak için. İbrahim olmak için de akletmek, şükretmek, sabretmek gerek. “Yık putu ey İbrahim! Elinden gelir, dilinden gelir, gönlünden gelir.” Nihayetinde ateşle buluşması kaçınılmaz olan bir kibrit gibi cehaletin de vakt-i cihetinde insanı, toplumları içine alacak, bir yangın çıkaracak kadar gücü bulunmakta. “Ey bizim sebâtımız, ey bizim sabrımız, ey Tûra koşan Musa’mız, ey zindandaki Yusuf!”

İlmin ahlakı işte burada rol oynuyor; sahip olduğun bu ciheti nurdan tarafa mı yoksa zulmetten yana mı neşredeceğin. Bizleri iyiye, doğruya, güzele yönlendiren ilim, hiçbir çirkinliği, yozlaşmışlığı, hükümsüzlüğü ve yanlışı içinde barındırmaz. İşte bu vasfa binaen ahlakın remizleri ile örtüşür. İlmin, ahlaktan gayri düşünülmesi ve telaffuz edilmesi, yoldaşından ayrı düşen, yüz türlü yolu olup da menziline ulaşamayan bir garip gibidir. Kokuşmuş bir cehalet, doğru olmayan her amel, batıl olan her şey ahlakın serkeşidir. Bir liman düşünün; o liman çürümüş, kokuşmuş, eski mal ve yiyeceklerin satıldığı bir pazara dönüşseydi, o limana uğrayan gemiler de o türden bir mahsulün ticaretini yapmaya gelmeyecekler miydi? Tıpkı kokuşan bir çöplüğe gelen sinekler gibi. Oysa balın hasıl olduğu kovan, bir ilim meclisindeki mumun etrafındaki pervanelere benzer. Canını aşk ateşinde yakan bu pervaneler gibi, hâlis bal uğruna peteğe üşüşen arılar gibi âlimler de bu mescitlerde Aşk için yok olurlar; tenden geçip ruha kavuşurlar, sûretten sîrete yol alırlar.

İlmin gönül, akıl ve ruh üçgeninde ahlakî melekelerine dem vuralım ey gönül râşitleri! Bir lâ-mekândır gönül Aşkın nazarında; ilim âlemin âyinesidir özünde. Aşkın gönülde tecelli etmesi için aklın nurunu feyz almak lazımdır. Ruhu tezyin etmek, gönül mülkünü Mâşuk için temizlemek lazımdır. Ten kafesinden uçmayı bekleyen bir kuş gibi, meclislerde zikreden bir kul gibi daima uyanık olmak lazımdır. Akılla idrak edilen bilginin gönüldeki yeri:

“Bir dem gelir zâhir olur, bir dem gelir bâtın olur
Dem bu âşık Leylâ arar, dem bu aklım Mecnûn olur
Bir dem gelir esrâr olur, bir dem gelir ayân olur
Dem bu rûhum revân olur, dem bu gönül sûzân olur.”


[1] El-Cevzî, Nüzhetü’l-A’yun, s. 451-453, Müessesetü’r-Risale, Beyrut-1984.
[2] Cemal güzel, Platonun Bilgi Görüşü, Hacettepe üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi/ 2003/ cilt 20/ sayı 2, SF 105.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version