“İnanmak başarmanın yarısıdır.” (Konfüçyüs)
İnanç ise zaferle ayrılmaz bir bütün olarak çalışır. 1453’de Osmanlı orduları tepeden tırnağa zırhlar ile değil, inanç ile bezenmişlerdi. Hal böyleyken çağ açıp çağ kapatmak Fatih Sultan unvanı alan 2. Mehmet’e nasip olmuştu. Yüzlerce yıllık tarihi olan Bizans bu inancın altında ezilmekle kalmamış doğu roma resmen son bulmuştu. Aynı inanç yavuz sultan selimin emrindeki orduları Sina çölünde inanılmaz bir hızda 5 gün gibi bir süre içerisinde geçmesine sebep oldu ve Ridaniye de Memlûklü ordusu ile karşılaşarak zafer elde etmişti. Aynı inanç sultan Süleyman’ın komutasındaki Osmanlı İmparatorluğunu Viyana’nın kapılarına dayatmıştı. Daha geriye dönersek 1299 da ki Osmanlı beylik Alplerini Bafeus savaşında 3 büyük Bizans tekfuru ile karşılaştırmış paralı askerler ile desteklenmelerine rağmen Osmanlı Alpleri Bizanslıları ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Aynı inanç Selahattin Eyyubi’ye ilk kıble Mescidi Aksa’yı kazandırmış, aynı inanç Selçuklu ordu güçlerini arada onca aşırı sayıya rağmen Alparslan’ı Malazgirt’te Bizans’ı mağlup ederek Anadolu’nun kapılarını hiç kapanmamak üzere Türklere açmıştır. Esasen Göktürk’te esir olan Kürşat ve 40 çerisinin isyanı da inanmanın bir modülü idi. Hun hakanı Atilla’nın Avrupa’yı dize getirmesi de, en eski hun hakanı Mete’nin Türklere hatırı sayılır güçte devlete kavuşturması da bir tür inancın eseridir. Türk tarihin her zerresinde inanç ile yola çıkıp zaferi perçinledi. 1. Dünya Savaşında da yenilsek de kaybetmiş gibi değildik, müttefik ordularını Çanakkale’de de denize batırmakta aynı ruh ve inançta saklıydı. Türkün damarlarında akan kanında yaratanın lütfu gibi zafer ve kazanmak hep var. Bu bitmek tükenmek bilmeyen sürekli tekerrür eden kesin bir yazgı. Duraklarız ama son bulmayız, kışı geçiririz fakat asla yediğimiz ayazı unutmayız ve kurdun dişine kan değdiğinde peşinden gelen ilk şey savaş ve zaferdir. Tüm bunları tarihten örnek vererek anlatmamın sebebi tamamen bugüne ışık tutmak içindir. Bugün Türkiye ekonomik baskılardan sonu gelmez Avrupa entrikalarından ve türlü tuzaklar içinde oyunu seneler sonra kuralına göre oynamayı öğrendi. Bu dünyada yaşamak için aldığınız her karar ve attığınız her adım çok dikkatli olmalı. Aksi halde bir darbe ile tüm örülen ağlar verilen emekler beyhude olmaktan öteye geçemez. Dolayısıyla ayakta kalmak için güçlü olmanız şart ve inancınızda sarsılmaz olmalı ki Türk hak ettiği yerde olmalı. İlk satırlarda bahsettiğim inanç ve devletler de kendi zamanlarında şans eseri güçlerine kavuşmadılar. Adım adım ilerleyerek korkulan güce kavuştular. Dönemlerinde onlarca krallar, firavunlar, imparatorlar, dükler, hakanlar vesaire gibi güçlere rağmen isimlerini bugüne kadar ulaştırabildiler. Korkmadan pes etmeden, isyan etmeden kesin bir inanç ile zaferlere ulaştılar. Günümüz dünyası 2. Dünya Savaşı zamanlarına doğru hızla ilerliyor, tarih hızla geriye sarar gibi sonu gelmez savaşlar, soykırımlar ve katliamlar en acı şekilde mazlumların üzerine hücum ediyor. Lakin bu çapta artık bir savaş yaşanacaksa açıkçası bunun adı 3 dünya savaşı olacaktır. 1. Dünya Savaşında yerimiz belliydi, 2. Dünya Savaşında ise suskun kaldık fakat sonradan NATO’ya üye olmak için Kore savaşında var olmak zorunda kaldık. 3. Dünya savaşı ise yaşanacaksa ki umarım yaşanmaz, Türkiye büyük bir güçle, eşsiz bir akılla her şeyi farkında olarak bir cepheden girecektir. Sovyetler Birliğinde sessiz sedasız kaideler içinde nefes alan Türk devletleri bağımsız olmalarına rağmen halen Sovyet’in mirasçıları tarafından aynı durumda kalmalarına rağmen, artık Türk birliği kuruldu ve hızla gelişmekte. Biz Türkler sadece bir ırk olarak isimde değil, tek bir sancak altında toplanmış farklı ırklar ve mezhepler gibi birçok kesimden bahsederek, hepsini tek biri isimde Türkiye diye adlandırıyoruz. İnanç bir hedef bir ise, inanç başka hedef bir ise, ırk başka hedef bir ise aynı yolun yoldaşı olmanız kaçınılmazdır. Bu yolda yürüyen herkesi kardeş yapar.
Devletimizin Filistin’de yaşanan bu katliama karşı konuşmaktan öteye geçmediğini söyleyenlere kısaca söylemek istediğim esasen devletin aklı ve işleyişinin aslında bizim duygularımızdan çok daha farklı olmasıdır. Öyle olmasa idi Türkiye beklenen 3. Dünya Savaşını bizzat kendi çıkarmış olurdu. Zira İsrail gibi küçük fakat destekçileri kısacası tüm Avrupa olduğundan bu savaş muhtemeldir ki tüm dünyaya sıçrar olurdu. Ben devletimizin usulca barıştan yana söylemlerinin altında bambaşka sırlar olduğuna inanıyorum, zira gün gelip devran döndüğünde, Siyonist Yahudilerin aşağılık yüzleri ortaya çıktığında tüm dünya İsrail’e yüz çevirecektir. Bu hayalperest aşağılık kavim elbette tarihin çarkında yeniden kaçınılmaz olarak aynı sonla karşılaşacaktır. O zaman kimse bu aşağılık soykırımcı Siyonist zihniyete acımayacaktır ki işte ben buna inanıyorum.
Filistin’de hayatını kaybeden tüm kardeşlerimizin mekanının cennet olması dileğiyle, sağlıcakla kalın…