İnsan Nasip ile Yaşar

Elanur Saçlı 1.3b Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Uzun süredir elime kalem almadığımı fark ettim. Oldum olası mutlu olduğum anlarda ne yazacağımı bilemedim. Hüznün şairi diye tanımlıyorum bu konuda kendimi. Bugün de aslında biraz sabır biraz nasip üzerine yazmak istiyorum.

Hepimizin hayatında rutinlerin dışında gelişen, bazen bizi yerle bir eden bazense rutinimizi unutturacak derecede güzel gelen olaylar yaşanıyor. Kimsenin dört dörtlük bir yaşantısı yok bana göre. Sadece kimimiz öyleymiş gibi yapmayı çok güzel başarıyor. Yaşım yirmi, bilmem kaç senedir de koskoca derdin içinde sürükleniyorum. Geçmez sandığım koskoca bir acıyı geçirdim. Artık hatırlamak, su içmek gibi basit. Ve hatta unutmak da birkaç saniyemi alıyor.

Bittim dediğim yerden nasıl da devam edebildiğime hayret ediyorum. Aslında hayatımın uzun zamandır olan en güzel dönemini yaşıyor gibi hissediyorum. İstediğim mesleği yapabiliyorum, istediğim insanlarla gülüyorum, kendi olmak istediğim şekilde yaşıyorum.

Baskı altında büyüyen bir çocuk olmadım ama babamdan sonra kara bulutların ardından hep maviyi aradım. İyi ki tek başıma kayboldum. Kendimi, kendim buldum. Devamlı bir arayış içinde sabrettim. Babamdan önce de bu böyleydi. Sanki hep bir şeyi arıyor gibiydim.

Yıllardır aradığım şeyin aslında Allah olduğunu genç yaşta fark etmiş olmanın derin mutluluğu ve huzuru içindeyim. Bedenler unutulur, en iyi örneğini verdim size. Bedenler içinde insan yorulur, Allah toplar.

Şer sandığım tonla imtihanın sonunda nasibimi öyle güzel aldım ki, dönüm noktam oldu. Sabretmek, kavuşmanın tamamı. Boyun eğmek, kabullenmek, Allah’ın verdiğine de vermediğine de şükretmek… Şükredebiliyor olmak ne büyük bir nimet! Hatta, imtihan bile bir nimet. Çiçek kurudu diye yerini değil, toprağını değiştim. Kökü sağlam yerlere kurdum. Şimdi içimdeki o boşluğu öyle bir doldurdum ki, üzerime bin dağ yıkılsa verenin güzelliğine kanarım.

Aslında her şeyi sınırında sevmek gerekiyor. Allah sınırı geçen, kendinden öteye alınan bir sevgide muhakkak sınıyor kulunu.

“Onu sana ben verdim ve şimdi senden alıyorum.” diyor.

Ve insan bunu anladığı zaman içinde büyüttüğü her sevgiyi Allah için yapıyor. Sabır da güzelleşiyor imtihan da… Geçmez dediğin, gecelerce uyutmayan o dert bir anda hafifliyor. Dayanak dediğin duaların, namazların oluyor.

“İnsan geldiği yeri unutmamalı.” Bu sözü derin düşünmek gerektiğini söylemeliyim… “İnsan geldiği yeri unutmamalı.”

İnsan, dertle yoğrulmadıkça pişmiyor…

Gün geliyor,
Geçmez dediğin dert geçiyor.
Hatta öyle bir dert geliyor ki üzerine,
Zamanında neleri geçmez sandığına inanmaz hale geliyorsun.
Sonra o da geçiyor, haline bakıp gülüyorsun.
Rab; kulunu önce yakar, ağlatır.
Önce harlar ki, gerçek aşkı bulsun.
Önce ağlatır ki, ona bir bahçe sunsun.
“Sen bir gül için el aç bana, ben sana bahçe vadedeyim.” diye bekler.
Ve Allah Resulü der ki;
Ölçülü sev!
Hiçbir şeyin ölçüsü Rabbi’ne olanı geçmesin.
Sevgi bir nimettir,
Nimeti veren de alan da Allah’tır.
O halde yalnız her şeyin sahibini ölçüsüz sevmek gerekir.
İşte tüm mesele bence bu;
Sabır,
Şükür,
Ölçü…

Hem ne demiştim;

İmtihan da bir nasiptir. Allah nasibinden eksik bırakmasın.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar / Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version