Maalesef diyerek başlıyorum editörlüğünü kalbimin yaptığı bu satırları yazmaya…
Maalesef bir kez da insan olmaktan utandığımız yeni bir hadise ile hıçkırıklara boğularak ağladık…
Aynı tanım ile insan kategorisinde olmak istemediğim ismi lazım olmayan bir şahıs, eşinin ve beş çocuğunun hayatına kast edip, kaza süsü verdiği olayın altı ay sonrasında suya gömülen aracıyla tekrar düğün yapması… Vefat ettirdiği eşinin takılarını ise yeni eşine takması… Hele hele ölen çocuklardan en küçüğünün daha bir yaşında olması…
Aylardır Filistin ve askerlerimiz için yürüyüş yapıyoruz. Kesinlikle yapılması karşıtı değilim ama beni asıl üzen, bizim için hayatını kaybeden o yiğitlerimizin gölgesinde halen yaşadığımız saçma entrikalar. Kendi içimizdeki saçma sapan anlaşmazlıkları, saçma sapan senaryolar ile çözmeye kalkışmak ve bu uğurda insanların canına kıymak… Bir baba beş evladını ve eşini ölüme terk edecek kadar vahşileşmiş ise bu toplumdaki kanser hücresinin entübeye doğru gittiğinin göstergesidir.
İnsanlığın yoğun bakım odasında yaşam mücadelesi verdiği gerçeği ile yüzleşip, yeni bir güne yeniden merhaba diyebilmenin acizliğini asla anlatamam. Son sözleri “yalvarırım bizi kurtarın” olan bir anne var, korumak isteyip de koruyamadığı beş yavrusu… Bu senaryonun yazarı olan babanın ise pervasız hareketleri… “Nereye gidiyoruz?” Sorusunu önce aynada gördüğümüze, sonra da kimi görürsek ona sorma vaktimiz geldi de geçiyor. Yaşam ünitesine bağlı entübe olmuş insanlık tekrar yaşar mı bşlmem… Tek bildiğim o koca yürekli kadının ve beş çocuğunun tekrar yaşayamayacak olması… Ne acı…