İnsan hep bir arayış içerisindedir. Kendisine neyin iyi geldiğini bilip bilmemesinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü insan arayışının adını koyamamaktadır. Bu arayış kimi zaman fedakârlıklarla, kimi zamansa ayrıcalıklarla doludur. İnsan her şeyi arayabilir. Örneğin; bir yazının anlamını, tarifi olmayan duygularını, yaşantısını, özünü, hayata olan bakış açısını, insan ilişkilerini, okuduğu kitapları, yaşadığı toprağın maneviyatını, asırlar öncesinden gelen destanları, adının anlamını, okuduğu şiirleri, doğanın kendisine olan etkisini, sevmenin ve sevilmenin hissini, bilimler arası bilgi akışını, gökyüzünün kendisine verdiği anlamı, gereksinimlerini, özlemlerini ve birçok şeyi arayabilir.
İnsanın arayışı, anlaşıldığı üzere uzun ve sonsuz bir yolculuktur. Her zaman doğruları değil, yanlışları da barındırabilir. Fakat her şeyden önce arayış her zaman insana iyi gelir. Sonuçta insan arayışının başrolüdür. Kendinden ve yaşantılarından yola çıkarak arayışını harmanlamaktadır. Ve nitekim arayışının sınırları kendi ellerindedir. İnsanın arayışı varoluşuna özeldir ve hatta özneldir de. Bundan dolayıdır ki insan arayışının başlangıç noktası kendisidir.
Peki, bir insanın arayış içinde olmama ihtimali var mıdır?
Elbette ki hayır. Bunun en basit örneği paradır. İnsanların çoğu paranın arayışı içerisindedir. Nasıl para kazanılacağından tutun da elindeki parayı nasıl daha fazla miktara çevirebileceğinin arayışı içerisindedir. Hâl böyleyken insanda arayışın olmama ihtimali yoktur.
İnsanın arayış içerisinde olduğunu şu açıdan da anlayabiliriz: İnsanların çoğu kendisiyle iletişim hâlindedir. Bir işi yaparken üzerinde uzun uzun düşünüp çalışabilmektedir. Kendisiyle iletişim kurup doğru bir iş ifa etmek istemektedir. Ve böylece kendinden yola çıkarak doğruyu aramaktadır. Bu da insanın arayışının olmama ihtimalinin imkânsız olduğunu göstermektedir.
Arayış kavramı azımsanamayacak derecede önemlidir. Oldu bittiye getirilmemelidir. Örneğin, herhangi bir konuda bir kişinin fikirlerini olduğu gibi kabul etmemelidir insan. Aksi takdirde sosyal psikolojide tanımlanan uyma davranışını sergilemiş olacaktır. Ve bu davranış, bir arayışın körleşmesinin en somut hâli olacaktır. Bundan dolayıdır ki insan her fikri sorgulamalı, detaylarını araştırmalı, sonuçlarını öngörmeli ve bir fikrin kölesi olmamalıdır. Sonuçta insan, arayış içerisinde olduğu sürece kendini anlamlandırabilmektedir.
Halil Cibran’ın da dediği gibi: “İnsan bir fikirle sarhoş olunca, bu fikir hakkındaki en çürük ifadeyi bile leziz bir şarap kabul eder.” Bu sözden de anlaşılacağı üzere bizler, bir fikre kapılıp onun sarhoşu olmayalım. Kendimizi ait hissedeceğimiz fikirlerin arayışı içinde olalım.