Bu ayki yazıma Pir Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye ait sevdiğim bir söz olan ‘‘İnsanlar kıyafetleri ile karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır’’ alıntısı ile başlamak istiyorum.
Belki de giyinmenin en çok yara aldığı sektörlerden biri de ‘‘Eğitim’’ camiasıdır. Özellikle 21.yüzyılda yetişen öğrencilerimiz, gerek katılmış olduğum TV röportajlarımda gerekse de dergilerdeki köşe yazılarımda bahsettiğim gibi çok iyi birer ‘‘gözlemciler, olaylar arasındaki bağlantıları çok hızlı kurup analiz edip, ifade edebiliyorlar.’’
Hal böyle olunca da öğretmenler, öğrencilerimizin gözlem yaptıkları kişiler sıralamasında ilk sıralarda yer alıyor desek yanılmayız, öğrencilerimiz ile uzun saatler aynı mekânları paylaşıyoruz bir yandan da. Kıyafet öncelikle karşımızdaki kitleye, işimize verdiğimiz önemi anlatan bir ifade tarzıdır, 12 yıllık eğitimcilik hayatımda maalesef ki öğretmenlerimizin giyim kuşamları ile örnek olmaktan çok uzaklara düştüklerini gözlemlemekteyim.
Seneler öncesi bir öğretmen arkadaşımız bir sosyal deney yapmak amacıyla derslerine girdiği sınıflara 1 hafta sportif ve rahat kıyafetler ile geldiğini ve öğrencilerin davranışlarında gözle görülür bir dağınıklık ve disiplin sorunu gözlemlediğini ve öğrencilerin sık sık bu kıyafetlerin ‘‘gündelik hayatta rahat zamanlarda’’ kullanıldığını ifade etmeleri ve ders ile bağdaştırmaları kayda değer bir bilgidir.
Aynı öğretmen arkadaşımız bir hafta sonra son derece şık kıyafetler ile sınıflara girdiğinde eski disiplinli, sakin ortamın oluştuğunu ve öğrencilerde giyilen kıyafetler ile yapılan işin ciddiye alınmasına yönelik algının gözle görülür şekilde fark edildiğini belirtmesine şaşırmamıştım.
Kendi başımdan geçen bir olayı da bu ayki yazımda anmak isterim, 2021 yılında kuzenim ile bir alışveriş merkezinde buluşmak için sözleştik, akşam saatlerinde önce yemeklerimizi yedik ve dinlenmek amacıyla kahve içmeye biraz da alışverişe zaman ayırdık, o gün girmiş olduğumuz dört mağazada da istisnasız her mağaza çalışanı ‘‘ne iş yaptığımızı’’ sordular.
Aynı alışveriş merkezine hafta sonuna denk gelen bir cumartesi günü gittik, spor kıyafetlerimizi giymiş olduk doğal olarak, bir hafta önce girmiş olduğumuz aynı mağazalara uğramış olmamıza rağmen herhangi bir soru ile karşılaşmadık, o gün hakiki manada kıyafetin algı üzerindeki etkisine yakinen şahit olduk.
Şu anki süreç ise o kadar tuhaf bir hal aldı ki, herhangi bir eğitimci arkadaşımız takım elbise ve kravatlı bir şekilde okula geldiğinde neredeyse sorguya çekileceğimiz bir noktadayız. Zira giyim kuşamda başlayan bu rahatlığın, hayatımızın çoğu alanına sirayet ettiğini rahatlıkla ifade edebilirim.
Lakin bizler için önemli olan her daim Rabbimizin bizim için ne düşündüğüdür ve O’nu razı etme gayesidir, bu gayeden saptığımız an ‘‘millet ne der’’ kâbusu bizleri sarıp kuşatacaktır.
Bu nedenle gayesine odaklanan, kılık-kıyafet, davranış, yeme-içme velhasıl her şeyi ile örnek olunması gereken kişiler olduğumuzu asla aklımızdan çıkarmamalıyız, çünkü bir eğitimcinin hitap ettiği kitle olan öğrencilerimiz ‘‘tertemiz ve bizi yücelere çıkaracak olan sermayemizdir.’’
Hayırla kalınız.
Keyifli okumalar dilerim.