7 Ekim tarihinden itibaren dünya, bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişmeye başladı. Şu aralar en çok söylenen ve özellikle biz Müslümanları mutlu eden bir cümle: “Güneş batıdan doğmaya başladı.”
Filistin-İsrail savaşı başladığından beri çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere on binlerce Gazze’li katledildi ve Gazze şehri altı üstüne getirilerek tamamen yok edildi. Hem de hiç bir inanca ve hiç bir savaş kuralına, insan ve canlı haklarına sığmayacak bir şekilde. Ve bunlar basın yayın ve sosyal medya sayesinde bütün dünya tarafından izleniyor ve biliniyor. Onlar bu soykırımı yaparken Kassam tugaylarının sivillere dokunmadığını, onlar esirlere işkence ederken Hamas’ın esirlere hatta hayvanlarının bile kılına dokunmadığını, Gazze halkının şehadeti gülerek, “elhamdülillah!” nidalarıyla ve büyük bir metanetle karşıladığını tüm dünya gördü ve görmeye de devam ediyor.
Yıllarca batı tarafından terörist gösterilmeye çalışılan İslâm’ın sevgi dini, merhamet dini, Allah’ın tek dini olduğunu gören batı insanı (tabii feraseti ve vicdanı olanlar) İslâm’ı araştırmaya ve Müslüman olmaya başladılar. Bu acıların içerisinde bunları görmek yüreklerimize bir nebze de olsa ferahlık, huzur verdi. Belki de bizleri en çok şaşırtan durumlardan biri de yaklaşan yılbaşı ile beraber, çeşitli ülkelerdeki Hristiyanların noeli kutlamayacak olmaları ve omuzlarında kefiye ellerinde Filistin bayrakları olması…
Tabii bunların yanında da yine çok acı bir şekilde bazı Müslümanların yılbaşı kutlamaya şimdiden başlamaları ve diğer günlük kutlamalarını bırakmaması…
“Sen üzülünce savaş bitecek mi, senin boykotunla o markalar iflas mı edecek, aman sonra Arap yanlısı ya da dindar falan anlaşılırım” korkusu ve söylemleri… Konforundan ve alışmış olduğu ürünlerden, kahvelerden vazgeçememeleri…
Gün içerisinde bunu kendi kendime çok soruyorum: “Bunları diyen ve yapan insanlar ile aynı dine ve millete sahibiz, aynı coğrafyalarda yetiştik, peki aramızdaki bu uçurumlar ne?!
Elin Avrupalısı, Amerikalısı hatta Siyonist olmayan Yahudisi bile bu yaşanan vahşete dur demeye çalışırken, vicdanları, merhametleri varken bizim ülkemizdeki bazı Türk ve Müslüman kesim bu yaşananlara nasıl bu kadar duyarsız kalabiliyor, o ürünleri alırken vicdanları nasıl da rahatsız olmuyor, nasıl bu kadar insanlıktan uzaklaşmış, asimile olmuş, nefsinin esiri olmuş haldeler..
Demek ki insan olmaktan ziyade insan kalabilmek mesele.. demek ki insan kalabilmek de bir nasip meselesi..
Batıdaki güzel gelişmeler bizi ne kadar mutlu ediyorsa, nefsi ve rahatı için ülkemizdeki ve dünyadaki bazı insanların üç maymunu oynamaları da bir o kadar üzülüyor..
Velhâsıl, büyük kayıplar olmadan büyük kazançlar olmuyormuş bunu en bariz bir şekilde gördük ve öğrendik. Dünya, 7 Ekim tarihinden sonra bambaşka bir sürece girdi. Biz vicdan sahibi Müslümanlar daha dikkatli yaşamaya başladık, vicdanlı dünya insanları da aynı şekilde, savaştan sonra Müslüman olanlar ve doğma büyüme Müslüman olup Müslüman hatta insan gibi davranmayalar…
Küçücük şehir Gazze ve bir avuç Gazzeli 8 milyar insanın imtihanı oldu. Herkes nasibine düşeni aldı ya da alamadı..
Allah (c.c) tez vakitte fetih nasip eylesin inşallah!