Biliyorsunuz ben çoğunlukla bana ayrılan bu köşede bilimkurgu üzerine düşüncelerimi yazıyorum. Şimdi bu yazacaklarımı sevgili editörümüz hangi kategoriye koyar bilemem ama anlatmak istediğim şey hemen hemen her konunun içinde yer alan önemli bir parçadır.
Merak. Bilmek ya da öğrenme isteği ihtiyacı olarak tanımlayabileceğimiz bu terim; İnsanoğlunun gelişimindeki en büyük pay sahibidir. Merakı yüksek toplumlar her zaman bir şeyleri başarmakta öncü olmuşlardır. Bu dönem dönem el değiştirse de her millet belli bir zaman içinde bu ihtiyacı avantaja döndürmeyi bilmiştir. Bu sayede hâkim güç haline gelmeleri de çok doğaldır.
Düşünsenize örneğin Fatih Sultan Mehmet. “Haliç’e gemilerimi nasıl sokabilirim?” sorusunun cevabını merak etmiş ve muhtemelen bir sabah uyandığında gemileri karadan yürütmek gibi sadece o gün için değil günümüzde bile delice sayılabilecek bir çözümü bulmuştur.
Benjamin Franklin bir gün “Acaba bu demir anahtarı, uçurtmamın ucuna bağlasam ve onu gökyüzüne yıldırımların arasına göndersem ne olur?” diye merak etmese elektriğin doğasını keşfedebilir miydi?
Ya tarih boyunca “Acaba kuşlar gibi uçabilir miyim?” sorusunun cevabını merak eden o insanlar olmasa önce gökyüzünü sonrada uzayı keşfedebilir miydik?
Bütün bu anlattıklarımın ortak olan iki tarafı var dostlar.
Birincisi: Merakları sayesinde imkansızı başaran insanlar.
İkincisi ise aynı insanları “Olmaz!” “Yapamazsın!” diye onları yargılayan diğer insanlar.
Aslında tarihin ilk anından beri nasıl iyilik ve kötülük hep savaş halinde ise işte bu savaşın taraflarının her zaman kullandığı silahlarda hep MERAK ve ÖNYARGI olmuştur.
Toplumsal refahın önüne geçen en büyük tehlike önyargılardır. Bilinen her kategoride her gün her saat ön yargıya maruz kalıyoruz. Bazen bu olumlu yönde etki yaparak girişilen işi yapma azmine dönüşüyor. Bazen de insanı dermansız bırakıyor.
İşte bu kırılma anının üstesinden gelen kişi başarıya biraz daha yaklaşmış olur.
Gönül ister ki insanlar; çevrelerinde yaşanan olayları, yapılan işleri, o işler için harcanan emekleri yargılamak yerine nasıl yapıldıklarını merak etseler. İşte bu güzel bir geleceğin temeli olmaz mıydı?
Bu mübarek günlerde sevgi ve hoşgörü için dua eden milyarlarca insanın elbette bildiği bir şey var. Sevgi ve hoşgörü tüm kötülükleri yok eden güçlü bir silahtır.
Sevgi merakla çoğalır, hoşgörü ise ön yargıyı yok eder.
Ne demiş aşkından Od’ a dönmüş divane Yunus,
“Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım. Sevelim. Sevilelim. Bu Dünya kimseye kalmaz.”