Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru var. Modern dünyamızda maneviyata zarar veren, insanları duyarsız yapan konulara neden daha fazla ilgi var?
Neden modern teknoloji çağında internetin insanlara verebileceği faydalı bilgiler perde arkasında kalıyor, fakat olumsuz tarafları insanları daha çabuk etkiliyor?
Son yıllarda internet hayatımızın vazgeçilmez araçlarından biri haline gelmiş. Artık neredeyse herkes internet kullanıyor. İnternette yaş farkı yoktur. 2-3 yaşındaki bir çocuk bile internetin nimetlerinden yararlanabiliyor, bunu 80-90 yaşındaki insanlara da uygulayabiliyoruz. Onlar da internetin faydalarından yararlanabilirler.
İnternet, insanların çalışma hayatında önemli değişiklikler yapmış ve tüm iş sektörlerinde düzenli olarak kullanılmaktadır.
Birçok kişi sosyal statülerini güvence altına almak için zaten gelirlerini internetin sunduğu imkanlardan kazanıyor. İnternetten para kazanıyorlar. Şirketler zaten interneti reklam yapmak ve kendilerini tanıtmak için kullanıyorlar. Bu da daha fazla kişiye hitap etme potansiyelini artırıyor.
Bir zamanlar şirketler ve markalar televizyon kanalları aracılığıyla kendilerini tanıtıp belirli bir kitleye kendileri hakkında bilgi verirlerken, günümüzde bu işler internet üzerinden yapılmaktadır.
İnternet hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline dönüşmüştür. İnternet herkesin kendini ifade edebildiği, milyonlarca düşüncenin katıldığı sanal bir dünyadır. Ancak çağımızda oldukça yaygın olan internetin katkıları olmasına rağmen birçok tehlikesi de bulunmaktadır.
İnternet alanında, dünyanın çeşitli kütüphanelerine erişebilir ve oradan istediğimiz bilgiyi alabiliriz. Dünya basınını buradan takip ediyoruz. Bilim, sanat ve iş insanlarıyla istediğimiz konularda güncel sohbetler yapıyor, fikir alışverişinde bulunuyoruz. İlginç, entelektüel belgeseller ve uzun metrajlı filmler izliyoruz. Yurt dışında yaşayan dost ve akrabalarımızla görüntülü telefon bağlantısı kurabiliyoruz.
Tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra internetin insan sağlığı ve psikolojik durumu üzerinde büyük bir olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bunlar asla göz ardı edilmemelidir. Elbette bu konuda çok şey yazılıyor, çok sayıda tıbbi ve sosyolojik araştırma yapılıyor, bilimsel araştırma enstitüleri bu alanda yorulmadan çalışıyorlar.
İnternetin insan hayatına verdiği zararlar düşünüldüğünde her aydının, her gazetecinin, her bilim insanının bu konuyu gündemde tutması ve mümkün olduğunca bu konunun kapsamını genişletmesi gerekmektedir.
İnternetin faydalarını saydık ama zararları nedir?
Gün içerisinde çok fazla saatini internette harcayan ve kesinlikle internet bağımlısı olan kişiler sıklıkla psikolojik sorunlar yaşamakta ve bu sorunlardan kaynaklanan depresyon sonlarını getiriyor.
Son dediğimizde, intihar yolunu seçmesinin başlıca nedeni bu depresyondur.
İnternette kişinin ahlakına ve kişisel değerlerine aykırı yeterince yazılı ve görüntülü veri bulunmaktadır. İnternet, kişi ile kitap arasında aşılmaz bir engel oluşturuyor. İnternette olan bir kişi kitap okumaktan kaçınır, daha doğrusu uzaklaşır çünkü kitaplar zaten internetin veri tabanlarına yüklenmiştir.
Yetişkinlerin yanı sıra küçük çocuklar da artık internet dünyasını “arkadaş” olarak seçiyor. İnternette genellikle korkutucu, tatsız oyunlar bulurlar ve saatlerce bu oyunların büyüsüne kapılırlar.
İnternetin çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkilerinden biri de bilgisayar oyunlarıdır. Normal oyunun çocukların fiziksel, zihinsel ve romantik yönelimlerinin gelişmesinde birçok faydası vardır. Ancak günümüzde birçok oyun bağımlılık yapıyor ve şiddet eğilimlerini arttırıyor. Şiddet içeren oyunlar, gençlerde ve çocuklarda kumar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi ruhsal bozukluklara neden oluyor.
İnternetin insan hayatına verdiği en korkunç zararlar:
- Siber zorbalık.
- Çocukların ve gençlerin zihinlerini manipüle etmek için interneti kullanma (aşırılık yanlısı, anti sosyal davranışlar, intihar, tehlikeli oyunlara alışma).
- Siber dolandırıcılık.
- Ağa erişim güvenliği ve teknik yollarla kişisel bilgilerin çalınması.
- Reşit olmayanların kişisel bilgilerinin kamu yararı için yasa dışı toplanması veya yayılması.
Her nesil bir öncekinden az çok farklıdır ve her nesil kendinden sonraki nesille arasında daima bir engel görür. Üçüncü bin yılın başında doğan ve Z kuşağı olarak bilinen çocukların bu anlamda çok özgün olmaları, kendilerinden önceki kuşakta bir tür kıskançlık meydana getiriyor. Bugün, dijital gerçeklik gibi güçlü bir araç, Z kuşağının gelişimini erken yaşlardan itibaren etkiliyor.
İnternet, çocuğun beyninin gelişimi için yeni bir yaşam alanı ve kaynaktır. Elbette bu durum çocukların kişiliğinin oluşmasını, dış dünya ile olan ilişkilerini, kültürel deneyimlerini etkilemektedir.
İnternetin olumlu etkilerinin yanı sıra internetten en büyük zararı da çocuklar ve gençler almaktadır.
Dünyada yapılan araştırmalar gösteriyor ki cep telefonu ve bilgisayar çocukları daha büyük tehlikeye atıyor, henüz gelişmemiş çocukların dokuları üzerinde yetişkinlerden 10 kat daha fazla olumsuz etki ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü 2007 yılındaki raporunda cep telefonlarının kansere ve beyin tümörlerine neden olduğunu açıkladı. Raporda, araştırma sonucunda 12 yaş altı çocukların cep telefonlarını hiç kullanmaması, 13-20 yaş arası çocukların ise sadece acil durumlarda cep telefonu kullanmaları önerildiği belirtildi.
Doktorlara göre cep telefonlarındaki en büyük tehlike, sürekli kişinin üzerinde bulunması ve kulaktan çok beyne yakın olması riski. Cep telefonuyla 6 dakikadan fazla konuşmanın kulak ve beyin dokularında ısınmaya ve baş ağrısına neden olduğunu düşündüğünüzde tehlikeyi tahmin etmek zor değil. Bu nedenle çocukları mümkün olduğu kadar bu tehlikelerden uzak tutmak gerekmektedir.
Yazımın başında, uzun zamandır modern dünyamızda maneviyata zarar veren, insanları tembelleştiren, ilgisiz yapan konulara neden daha fazla ilgi gösterildiğini düşündüren bir sorudan bahsetmiştim.
Sosyal ağlarda vatanseverlik, bilim ve sanatla ilgili paylaşımlar yaptığımızda izlenme sayılarına baktığımızda çok az izleyicinin beğendiğini görüyoruz. Şiddet, suç, ahlaksızlık gibi konularda paylaşılan yazılara baktığımızda takipçi sayısının yüz binleri geçtiğini görüyoruz. Tüm bunların nedeni, internetin yararından çok zararını önemseyen kitlelerin düşünme biçimidir. Onlar için vatan da, maneviyat da sabahtan akşama, geceden sabaha kadar internete bağlı kaldıkları anlamsız videolar, filmler, dizilerdir. Bu konudaki en büyük sorumluluk yukarıda da belirttiğim gibi sadece bilim adamlarının, aydınların, gazetecilerin değil, her ailede en başta anne babaların omuzlarındadır…
O yüzden bugün sizlerle çağımızın “uzmanı” ve aynı zamanda “belası” olan internet hakkındaki düşüncelerimi paylaştım. Umarım sorumluluklarımızın farkında olup geleceğimizi doğru yetiştirmek için çalışmalara hemen bugün koyuluruz.